7 Ocak 2016 Perşembe

Küçük Filozoflar

“Filozof” sözcüğünün anlamı bilgiyi seven, bilginin peşinden koşandır. Bu nedenle de daha ilk yaşlarından itibaren her şeyi merak eden, sorgulayan, bilmek isteyen çocuklar için de küçük filozoflar demek hata olmaz sanırım.
Çocuklarımız büyüdükçe soruları da büyür ve pek çok zaman sorularıyla biz yetişkinleri şaşırtırlar. Bizler nesnelerin yanından farkına varmaksızın yürüyüp geçerken onların algısı o kadar açıktır ki en ufak bir değişim bile dikkatlerinden kaçmaz:
-Neden buraya kırmızı bant çekmişler anne?-Girmek yasak olduğu için oğlum, güvenlik önlemi yani
-Neden yasak?-İnşaat çalışma sahası olduğu için girmeyi yasaklamışlar
-Kimler yasaklamış?-Kanunlarla yasaklanmış oğlum. İnşaatı yapan firmalar da buna uyuyor.
-Oraya ne inşaatı yapılacak?-Bir çocuk parkı yapılacak ve bu nedenle iş makineleri çalışacak
-Yuppiii. Peki şimdi neden dozer yok?-Çünkü şimdi hava karlı ve soğuk!
-Güneş açtığında mı yapılacak park?-Evet park çalışmaları için karların erimesi ve güneşli günlerin gelmesi gerekiyor.
-Güneşli günler ne zaman gelecek?-Kış bitince
-Kış ne zaman bitecek?-Birkaç ay sonra
-Parkta tahterevalli de olacak mı?-Sen olmasını ister miydin?
-Evet trambolin de olsa keşke
-Ya..
Bu nedenli, niçinli, ne zamanlı sorular ta ki bütün olasılıklar elenene kadar devam eder durur. Tabi bir de  çocuğunuz küçük bir kurnazsa bir süre sonra aynı şeyi evirip çevirip yüz kere sorup, sinirlendiğinizi fark ettiği anda  karşınıza geçip “kıhkıhkıhh” diye Değerli gülüşleri atabilir. 

Çocukların soruları bazen uygunsuz zamanlarda karşımıza çıkabilir veya cevap vermekte güçlük çekebilirsiniz. “Bu abla neden tekerlekli sandalyede gidiyor?” veya “Bu amcanın neden hiç saçı yok?” ya da “Teröristler çocukları da öldürür mü?” , zaman zaman daha da soyutlaşarak  “Allah’ı neden göremiyoruz” , “Dedem ölünce nereye gitti” gibi. Bazen de yaşlarından beklenmeyen ve güç cevap bulunabilecek sorular sorarak insanı hayrete düşürürler: “Balıkların kulağı var mı”“Neden kendimi gıdıkladığımda gülmüyorum”“Uçaklar kuşlara çarpmaz mı” ,“Güneş tutulması ne demek”“Muhalefet ne demek”,  “İlk insan erkek miydi kadın mıydı?”“İlk insanlar konuşamıyorsa konuşmayı nasıl öğrendik” gibi yüzlerce soru ile bizleri zorlarlar.

Çocukken böyle işleyen döngüye rağmen insanlar büyüdükçe daha az “neden”, “nasıl” türünden sorular sorar. Bu durum artık her şeyi kavrayıp öğrenmiş olduğumuzdan değil, maalesef araştırma heyecanımızı yitirdiğimizden, her şeyi olduğu haliyle kabullendiğimizden böyledir çoğu kez. Bu nedenle çocuklarımızın sorularına cevap ararken kendi göz ardı ettiğimiz sorularımızın cevaplarına da yaklaşırız. Onları yeniden deşip öğrenmemiz için iyi bir fırsat doğmuş olur.

Çocukların sordukları sorulara cevap verilmesi gerek kişilik gelişimleri açısından, gerekse sosyal çevreyle diyalogları açısından oldukça önemlidir. Çünkü çocuklar bu şekilde sürekli sorular sorarak hem çevrelerini keşfetmeye hem de olaylar arasında ilişkiler kurmaya çalışırlar. Ayrıca sorular, çocukların merakını gidermenin yanı sıra o konuyla ilgili endişe ve korku gibi duygusal sorunlarını da yansıtıyor olabilir.

Mesela çocuğunuz size geldi, “Anne/ Baba/ Teyze/ Hala/ Öğretmenim/ Anneanne/ Babaanne/ Dayı/ Amca/ Dede,  ruhum sıkıldı ne demek?” dedi.
Böyle bir durumda tepkiniz ne olur?
a)Anlatayım tatlım. Şimdi ruhum sıkıldı demek…
b)Sence ne demek olabilir?
c)Birlikte internetten araştıralım mı?
d)Kafanı bunlarla meşgul edeceğine git ödevini yap
e)İşim var şimdi. Babana sor
f)Ruhum sıkıldı mı? Bunları da nerden duyuyorsun sennn!!
g)Büyüyünce öğreneceksin, şu an bunun için küçüksün.
Bu yanıtların hepsi mümkün ve toplumumuzda var olan tepkiler. Kiminin kendince haklı gerekçesi de olabilir. Oysa çocukların sorularına cevap verirken“büyüyünce anlatırım, daha sonra anlatırım” şeklinde geçiştirilmemeli, “git babana sor” gibi topu taca atacak yöntemlerle baştan savılmamalı, “saçma sapan bir soru”“yanlış düşünüyorsun” gibi değersizleştiren bir şekilde yaftalamamalı, sorunun cevabı bilinmiyorsa bu açıkça belirtilmeli ve araştırılarak yaşına uygun bir anlatımla cevaplanmalı, “hadi birlikte düşünelim, birlikte okuyalım, birlikte araştıralım” gibi bir adımla çocuk verilen bilgiyi kabullenmeden araştırmaya teşvik edilmeli. En basitinden isesoruya soruyla cevap vererek durum oyunlaştırılarak düşünme süreci aktif tutulabilir ve hatta yepyeni soruların mayası çalınabilir. Aksi taktirde bir süre sonra çocuğun düşünme kanalları tıkanacak ve sorgulamayı bırakacaktır. Cevapların çocuğu tatmin etmemesi, konuyla ilgili soruları sormaya devam etmesinden, aynı soruyu başkalarına da sormasından anlaşılabilir.
Pek çok konuda olduğu gibi çocukların sorularıyla başa çıkmak için de kitaplardan yardım almak en güzeli.Hatta daha onlar sormadan bile bazı soruların şimşeklerini zihinlerinde çakmak da faydalı tabi.
 
Bebeğin cinsiyetine kim karar verir? Uzayda kim yaşıyor? Hayvanlara göre kim kutsal? Kimin dili bir yavru fil ağırlığında? Tarihin akışını kim değiştirebilir? Kim bir ay su içmeden yaşayabilir? Kim yazar olabilir? gibi toplam 55 sorunun yer aldığı kitap sanattan toplum bilimine, doğa olaylarından uzaya kadar çok çeşitli konularda KİM başlıklı sorular ve bu sorulara verilen yanıtlardan oluşuyor.
Laura Jaffe ve Alain Korkos’un yazdığı, Veronique Deiss’in resimlediği “Acaba Kim?”Işık Ergüden’in çevirisiyle 8 yaşından büyükler için Tudem tarafından yayımlanmış. Bu sorular çoğu zaman eğlenceli konular hakkında olsa da hayata dair ciddi meseleleri de farklı ve mizahi öğelerle bezeli bir anlatımla ele alıyor. Zihnimizi kurcalayan diğer sorular için aynı dizinin Acaba Ne, Acaba Kaç, Acaba Neden, Acaba Ne Zaman, Acaba Nasıl adlı kitapları da mevcut.

Kitap alırken neye dikkat ederek karar verirsiniz? Adına mı? Konusuna mı? Yazarına mı? Kapağına mı? Yayın evine mi? Hakkında yapılan yorum, tavsiye ve eleştirilere mi? Yoksa arka kapağına ve oradaki tanıtım yazısına mı? Ya da içini karıştırıp biraz okuyarak mı?
Bende de durum farklı değil. Bazen bütün bunları göz önünde bulundurarak karar verirken bazense sadece birkaç özelliğine vurularak seçerim kitapları. Özellikle çocuk kitapları alırken kapaklar, font büyüklüğü, çizimleri de çok önemsiyorum.  “Acaba Kim?” de de aynen böyle oldu. Kitabın öncelikle adı ve çarpıcı kapak rengi, resimleri o kadar hoşuma gitmişti ki bir şirinlik abidesi olarak duran kitabı fazla da düşünmeden aldım.



Bence bu kitabı okumanın yaşı yok. İster çocuğunuza alın, isterseniz geçin bir köşeye siz okuyun. Kitabın içi pek çok farklı konuda bilgi sahibi olmak isteyen meraklıyı tatmin edecek, titiz anlatımlı değerli bilgilerle dolu. Ayrıca 8 yaşından küçük çocuklarla bu kitabın başına geçip görsellerine bakarak biraz da masallaştırarak yalnızca sohbet etseniz bile, çocukların ufku açılacaktır, keyifli zaman geçirecektir.

Soru sorma ve olayları sorgulama becerisine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğumuz ülkemizde  bu kitap çocuklara ve dahi yetişkinlere ilaç gibi gelecek.. Öğretmen ve ailelerin  “bilen ve dikte eden” rolünden sıyırıp, “araştırmaya sevk eden, öğrenmeye aracılık eden, kolaylaştıran” gibi rolleri benimsemesine rehberlik edeceğini düşündüğümden anne-babalara, teyzelere, halalara, dayılara, amcalara ve tabii öğretmenlere özellikle tavsiye ederim. Bana göre çocukların ardı arkası kesilmeyen sorularından daha eğlenceli ve ufuk açıcı olabilecek bir şey yoktur. Sorulardan keyif almaya, bilgiye her zaman aç olmaya bakın. Steve Jobs ın dediği gibi “Stay hungry, stay foolish!”  😌

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder