26 Mart 2017 Pazar

Bir Aile Dizimi Rehberi ~ Sevginin Kökleri 📖

Bu kitap gerçekten de elimden bırakmak istemediğim bir kitap oldu. Rahatlatıcı bir bitki çayı eşliğinde zannedersem uzun uzun yazacağım.




Her yönü ile aile dizimini anlatıyor. Aile dizimine merakım Polonya yapımı Body/Cialo filmini izledikten sonra başlamıştı. Çok bilinen bir kavram değil.Hiç bilmeyen birine aile dizimi nasıl anlatılır aslında pek de bilemiyorum. Ama belki merak uyandırır ve isteyen kendi kapısını aralar daha detaylı araştırma yapar diye burada kendi edindiğim bilgileri temel hatları ile anlatmaya çalışacağım.

11 Mart 2017 Cumartesi

Şeker Gerçeği ve ‘That Sugar Film’ Belgeseli


Bu hafta sonu kendiniz ve sevdikleriniz için güzel bir şey yapmak isterseniz 1,5 saat kadar zamanınızı ayırıp henüz izlemediyseniz şeker hakkındaki “That Sugar Film” adlı belgeseli izlemenizi tavsiye ederim. Basit bir Google taramasıyla belgesele (alt yazılı) hızla ulaşabilirsiniz.


Belgeseli hazırlayan Damon Gameau 5 yıl önce kız arkadaşıyla tanışmasıyla birlikte rafine şekeri hayatından çıkarmış ve sağlıklı beslenmeyi seçmiş. Belgeseli hazırlarken kız arkadaşı 6 aylık hamile. Bebek yoldayken şeker hakkındaki gerçekleri, vücuda etkilerini, ne kadar zararlı olabileceğini öğrenmeyi kafasına koyuyor . Bu amaçla kendi üzerinde bir şeker deneyi gerçekleştirmeye karar veriyor. Deneye göre yeniden şekerli beslenmeye başlayacak ve gün be gün değişimleri ölçecek. Deneyi  yaparken değişimleri izlemek ve ölçmek için içinde beslenme uzmanı, patolojist, diyetisyen, genel sağlık danışmanı  bulunan bir grup uzmanın yardımını alıyor. Deneye başlamadan önce kan, enzim, boy, kilo, bel çevresi gibi biyokimyasal ve fiziksel muayeneleri yapılıyor. Sonuçlara göre durumu yaşıtlarından oldukça iyi, karaciğeri, trigliseriti vb değerleri uygun, insülün direnci yok, vücut ağırlığı 76 kg.


9 Mart 2017 Perşembe

Sağlıklı Bir Bağırsak Florası İçin… Kefir 🍶

Artık çoğumuz biliyoruz bağırsağın hayatımızdaki önemini. Sadece sindirim mekanizmasının bir parçası olarak değil aynı zamanda beyinle koordineli bir şekilde çalışan ve adeta ikinci bir beyin gibi işleyen bir sistem olduğu kabul edildi.Çünkü bağırsaklarımızda yaşayan faydalı bakterilerin yarattığı habitat (buna mikrobiyom deniyor) davranışlarımızı ve dünyayı algılayış biçimimizi etkiliyor. Mesela depresyonun en önemli sebeplerinden biri olarak serotonin eksikliği gösteriliyor.Ancak depresyon ve ruh hali üzerinde belirleyici rolü olan bu serotonin beyinde değil bağırsaklarda en yüksek oranda bulunuyor.Çünkü vücuttaki serotoninin %95 ini bağırsaklarda probiyotikler yapar, beyinde sadece % 5 i  üretilir. Yani gidip çeşitli antidepresanlar ile beyindeki serotonin oranını artırmaya çalışırken esas önemli olan sistemi gözardı etmemek lazım. Bu nedenle probiyotik zengini bir diyet hem ruh hem de genel sağlığımız açısından akıllıca bir yaklaşım olur.

Probiyotik ve prebiyotik çoğu zaman karıştırılan terimlerdir. Aralarında çok yakın bir ilişki vardır ve yaşamımızın en önemli kaynaklarındandır. İkinci beynimiz olan bağırsakların işlevini düzenli yerine getirebilmesinden bağışıklık sisteminin güçlü olmasına kadar temel işlevleri kanıtlanmıştır. 
Prebiyotikler, bağırsaklarımızdaki faydalı bakterilerin çok sevdiği yiyeceklerdir. Her gün yemek yerken “acaba bugün bağırsak bakterilerimi yeterince besleyebildim mi?” diye kendimize sormalıyız. Çünkü bağırsaklarımızda ne kadar çok dost bakteri varsa hastalıklara karşı direnç de o kadar artar. 
Probiyotikler ise, ağız yoluyla yeterli miktarda alındığında sağlığı olumlu yönde etkileyen canlı mikroorganizmalardır. Probiyotik olarak kullanılan mikroorganizmaların çoğu laktik asit bakterileri grubundandır. 
En önemli probiyotik kaynaklar olarak yoğurt, turşu, sirke, kefir, tarhana, peynir, eski peynir ve boza; prebiyotik kaynaklar olarak  soğan, sarımsak,  sebzeler, kuru baklagiller ve tahıllar sayılabilir. 
Probiyotiklerden sirkeyi daha önce şurada anlatmıştım. Gelelim sağlık iksiri kefire.

Evde Kefir Mayalama

Probiyotik ailesinin en önemli fertlerinden birisi de kefir. Kefir krema kıvamında, hafif ekişimsi tadı olan fermente bir süt içeceğidir. İçeriğinde çok sayıda probiotik bakteri bulunmaktadır. Dominant yani baskın bakteri grubu; Lactococcuslardır.  Son yıllarda marketlerde hazırları satılıyor. Hatta meyvelileri, aromalıları var.  Ancak kefirden tam anlamı ile fayda görmek istiyorsak bence mümkünse ev yapımı (kefir danesi ya da ticari kefir mayası kullanarak) doğal olanları tüketmeye çalışmak market ürünlerine göre daha doğru olur. Meyve içeriği yok denecek kadar az olan,ancak aroma anlamında sentetik pek çok madde bulunan meyveli kefirlerdense hiç bahsetmek istemiyorum.

📍 Kefiri Kafkas dağlarındaki eski Türkler’in bulduğu ve Kafkas ırkının uzun yaşamının sırrı olduğu biliniyor. Kefir, süte karnabahara benzeyen ufak kefir tanecikleri (kefir danesi) katarak mayalanır. Yani yoğurt gibi kefir kefirle mayalanmaz. Her seferinde bu kefir danelerini ilave ederek mayalamak gerekiyor.  📍 Kefir danesi ile kefir mayalamak en geleneksel yol olmasına rağmen  nasıl, nerede kim tarafından ne şekilde çoğaltıldıkları ve nasıl muhafaza edildikleri tamamen muamma olan kefir danelerinden uzak durmanızı özellikle öneririm. Çünkü süt proteinlerini yapısında taşıyan kefir danelerinin aynı sütte olduğu gibi soğuk zincir koşullarına uyulması gerekir. Sağlıklı kefir danesi olmayan durumlarda paketlerdeki toz mayaları da kullanabilirsiniz. -50 derecede liyoflize yöntemi ile dondurularak toz haline getirliyor bu mayalar.
📍 Kefir tarifine geçmeden önce şunu da belirtmem gerekiyor. İBS (huzursuz bağırsak sendromu) rahatsızlığı olanlar için kefir tüketmek pek yerinde bir seçim olmayabilir (diğer süt ürünleri gibi) . Aklınızda bulunsun





















3 Mart 2017 Cuma

Okurken Zamanda Yolculuk Yaptım..



Koşturmalı iş temposu, yoğunluk, yorgunluk..
Vücudun yorulmasından ziyade beynin yorulması ve konsantrasyon zorluğunun beraberinde getirdiği iş dışındaki şeylere vakit ayıramadan günlerin öylece geçip gitmesi. Ardından “Mart ne de çabuk geldi” demeler..

Hele bazı akşamlar öyle oluyor ki iş çıkışı kolumu kıpırdatmaya mecalim kalmıyor, dostlarla buluşamıyor, biraz dolaşamıyor veya en basit eylem gibi düşündüğümüz kitap okumaya bile mecalim kalmıyor.

Halbuki belli bir rutinde okuyanlar bilir, okumak düşünüldüğü gibi kolay iş değildir. Hem enerjiye hem konsantrasyona ihtiyacınız vardır. Kendinizi günlük hengameden sıyırabilmeniz gerekir. Benim gibi ağırlıklı gece okuyucusuysanız daha da fazla enerji gerekir. İşte bazı kitaplar vardır ki bunu sizin için yapar. Size sağladığı okuma konforu ve yarattığı dünya ile bambaşka alemlere sürüklenirsiniz. Böyle bir koşuşturmalı  dönemde denk gelmiştim Meltem Gürle’nin Kırmızı Kazak adlı kitabına. Bu yoğunluğun içinde adeta benim için gerçek bir vahaydı.

Aslında bu kitabı geçen yayınlarımdan birinde yaptığım alıntıyla geçiştirecektim detaylı bir anlatım yapmayacaktım. Fakat yeni kitaplara başlamama rağmen bende tortu bıraktığını ve üzerinden henüz sadece günler geçmişken geri dönüp kimi yazılarını yeniden okumak istediğimi fark edince yazmaya giriştim.