31 Ağustos 2015 Pazartesi

Gecenin Ritmi ~ No Clear Mind



Autumn is loading …

Çocuk = Merak = Öğrenmek

Sabahın ilk ışıkları ile hazırladığım kahvaltıyı bırakıp evden çıkmadan önce yatağının yanına düşmüş yavrucuğumun elini usulca kaldırıp öperken gözlerini açıveriyor:
-Anne gidiyor musun?
-Evet oğlum
-Annee, keşke hep yaz olsa di mi?
-Neden oğlum?
-Deniz çok güzel,  yüzmek , kum oynamak, balık tutmak  çok eğlenceli di mi
-Hmmm, her mevsim güzel aslında
-Denize gidecek miyiz bugün?
-Tabi ki, iki buçukta alacağım seni gideceğiz.
-İşe gitmesen şimdi gitsek denize??
İçimdeki duygusal,  sulu gözlü, tatilci   anne bugün de işe gitme zaten yarım gün  derken mantıklı , işkolik  anne saçmalama dünya sipariş ve bitirilmesi gereken iş varken olacak iş mi zaten yarım gün git tamamla ve rahat bir hafta sonu tatili geçir diyor ve çıkıyorum. Söz verdiğim gibi öğleden sonramız hava kararana dek denizde geçiyor. Gerçekten de deniz kenarında bütün çocukları izliyorum da anında kaynaşıyorlar. İnanılmaz eğleniyorlar, iştahları artıyor, hele balık tutmaktan büyük bir keyif alıyorlar, minik kalpleri heyecanla çarpıyor. Hayatımda yoluma çıkan anne-babalardan bazıları nasıl anne-baba olmamız ya da olmamamız gerektiği ile ilgili fikirler sürmüşlerdir. Şımartma, yüz verme, öpme, koklama : ) Çocuksuz yıllarıma baktığımda bile içten içe çocuklu aileleri değerlendirdiğimi ve özellikle çocuk sahibi olduğumda nasıl bir anne olmamam gerektiğini daha o zamanlarda karara bağlamıştım aslında. Her şeyden önce kendi çocukluğunu hatırlayan bir anne olmam gerekiyordu. Bunu hatırladığımda aslında eğlenerek çok güzel ve kalıcı olarak öğrenebildiğimi de hatırladım.



Bazı özet tespitler diye bir başlık atayım bu notlar şurada dursun:
  • Çocuklar söylediklerinizi değil yaptıklarınızı yaparlar.
  • Eğlenmek kalıcı öğrenmek açısından anahtar yöntemlerden birisidir.
  • Merak duygularını tetikleyen faaliyetlere bayılıyorlar.
  • Çocuklar üst düzeyde gözlem radarlarına sahiptirler ve anne -babaların hem davranışlarındaki hem de duygularındaki milimetrik sapmaları bile anında sezerler.
  • Anne de olsam aslında öğretirken öğrendiğimin de farkına vardım.
  • Doğadaki materyallerle yapılabilecek ne çok aktivite var.



Geceye şu güzel şarkıyı bırakalım…tatlı düşler

27 Ağustos 2015 Perşembe

Sweatshirts, blankets , coffee , cuddles and colorful autumn leaves…

As autumn is approaching  the days get shorter and the nights get longer, it is starting to get colder at night. Nature is changing  and I love it! Who else can’t wait for melancholic weather?!🍂
Here is a bunch of songs that make me want to take a walk through a long road surrounded by tall old trees,  feeling the fresh crisp air fill my lungs and just watching  the charming scenery that surrounds me.

“Winter is an etching, spring a watercolor, summer an oil painting and autumn a mosaic of them all.” 
  ~ Stanley Horowitz

22 Ağustos 2015 Cumartesi

Canan Efendigil Karatay ~ Karatay Diyeti İle Yaşam Boyu Sağlık

Fındık fıstık çıtır çıtır, hem kan yapar hem ısıtır


“Halkımızın fizik aktivitesi çok azdır. Toplum olarak sağlıksız, hareketsiz bir yaşam biçimi içindeyiz! Sürekli ne yiyeceğimizi ve içeceğimizi düşünüp duruyoruz. Hiçbir zaman bugün ne yapayım da 40-50 dakika yol yürüyeyim diye düşünmüyoruz. Maalesef günlük yaşantımızı bu şekilde düzenlemek aklımıza bile gelmiyor. Eğer her gün 5 kilometre yol yürürsek, inanın her istediğimizi (tabii sağlıklı olan gıdaları) istediğimiz kadar yiyebiliriz…”

  • Kitap oldukça yararlı, hem bilgilendirici hem de sağlıklı beslenme temelleri hususunda yönlendirici biraz da ezber bozan türden. 
  • Canan Karatay’ın bu kadar çok negatif eleştiri almasının söylediklerinin içeriğinden daha çok konuşma tarzıyla ve haddinden fazla genellemeler yapmasından kaynaklandığını düşünüyorum.Bu üslubu nedeniyle de söyledikleri anlaşılmaya  çalışılmadan çarpıtılıyor. Etrafta caps’leri kol geziyor.
  • Aslında önerdiği şey bir diyet değil sağlıklı yaşam biçimi. Sanırım bir pazarlama metodu olarak kitabın adına ‘diyet’ ibaresini özellikle yerleştirmiş.
  • Kitapta karbonhidratlar, proteinler ve yağlar ile ilgili gerçekten önemli bilgiler var. Trans yağları, omega 3 ve 6 yı, d vitaminini gluteni, gıda alerjisi konusunu, hücre yapısını , oksidasyonu ve antioksidanları oldukça anlaşılır bir şekilde anlatmış. Yanlış beslenme sonucu hücresel düzeyde başlayan bozuklukları yani bizler hiç farkında olmadan başlayan ve ancak ilerleyen yaşlarda belirgin hale gelen dejenerasyonları gerekçeleri ile birlikte adım adım aktarmış.
  • Kitabı gerçek manada anlamak için bir parça gıda kimyası, biraz biyokimya, bir miktar da tıp terminolojisine aşina olmak gerekiyor. Yoksa sıkıcı gelebilir.
  • Okuduktan sonra içimde söylediklerine uyma çabası oluştu.Çünkü anlattıklarını neredeyse cümle cümle bilimsel referanslarla desteklemektedir.Atıfta bulunduğu her kaynakçayı kitabına yerleştirmiş.
  • Özgür gezen tavuklar tamlaması çok hoş
Kitaptan ilgimi çeken ve önemsediğim bazı bilgiler:
  • Hareketsizlik de Omega-3 eksikliğinin nedenidir. En iyi antidepresan, stres ilaçları değil Omega-3’tür. Bununla ilgili kitaplar ve yazılar da var. Ayrıca Omega-3’ün eksik, Omega-6’nın fazla olması da hem depresyonun hem de ileri yaşlarda ortaya çıkan kronik hastalıkların nedenidir.
  • Bitter çikolata da dahil olmak üzere hemen hemen tüm çikolataların içinde kakao ve de soya yağı var. Normalde faydaları olan kakao yağı, çikolata olana kadar birçok ısıl işlemden geçiyor ve tehlikeli hale (trans yağa) dönüşüyor. Serotonin salgılamak için her gün 20-40 dakika yürüyüş daha faydalı. İlla çikolataya gerek yok! Mutsuz olan ve stres sorunu yaşayanlar, her gün sevdikleri bir müzik dinlesinler, kitap okusunlar, arkadaşlarıyla yürüyüşe çıksınlar ya da top oynasınlar… Akarsuların ya da denizin kenarında bir bardak ayran veya şekersiz çay içsinler. Bunlar en güçlü doğal antidepresanlardır. Sevdikleri bir kişiyle, sevdikleri bir dans yapsınlar. Kolbastı, çayda çıra ve folk danslarımız da antidepresiflerdir. Türkü ve şarkı çalmak ve söylemek de… (ahahahahh, ilahi Canan Karatay)
  • Bel ve diz ağrıları başta olmak üzere hemen bütün hastalıkların temeli hareketsizliktir. Bana gelen hastaların çoğu bel fıtığım var diyor. Oysaki sorunları bel fıtığı değil! Hareketsizliğe bağlı gelişen, tüm dünyada çok yaygın olan “low back pain’ dediğimizin adale tutulmasıdır (Anadolu’da kulunç girmesi denir). Bu noktada Amerikan ve İngiliz Ortopedi Dernekleri’nin şu önerisi önemlidir: “Kırık çıkık olmadıkça, kronik olan ağrıların en iyi ve güçlü tedavisi harekettir.” 
  • Bütün gripler ve zatürree sağlıklı yağ yemeyip, D vitamini azlığının sonucu vücut direncimizin zayıflamasından kaynaklanmaktadır. Aslında hepimizin vücudunda virüs, mikrop var. Hücreler güçsüz düştüğü zaman bunlar canlanıyor. Organizmadaki virüs ve bakterileri öldüren en önemli doğal maddenin kan kolesterolü olduğu gösterilmiştir. Bu yüzden kolesterole en kuvvetli antioksidan diyoruz. Ayrıca virüsleri öldüren en önemli yağlardan biri ‘bakterisit’ olan doymuş yağ, yani tereyağıdır. İnsanlar bu yağlarla beslenmediği için bu salgınlar arttı diye düşünüyorum. Kanada hükümeti domuz gribi sırasında halkına aşı yaptırmamış, bunun yerine D vitamini seviyesini yükseltmiştir. D vitamininin en az 50 ng/ml, normal şartlarda ise 70 ng/ml civarında olması lazım. Bilhassa kanser hastalarının 70-100 ng/ml arasında olması gerekiyor. Yani asıl iş bağışıklık sistemini güçlendirmek!
  • Karaciğer, yürek, dalak gibi sakatatlar, kırmızı et, baklagiller, kuru üzüm ve yumurta sarısı demir açısından zengin gıdalardır. Ceviz, fındık, fıstık, badem gibi kuruyemişlerin ve kuru fasulye, mercimek gibi baklagillerin 100 gramında (ince belli çay bardağı kadar) 3,70 mg demir bulunur. Bu nedenle bize ilkokulda “Fındık fıstık çıtır çıtır, hem kan yapar hem ısıtır” diye öğretmişlerdi. (: 

  • Buğulama en sağlıklı pişirme yöntemlerinden birisidir.
  • Sıcak yemeklerde ve kızartmalarda Ayçiçek ve mısırözü yağı ve her türlü margarin kesinlikle kullanılmamalıdır.
  • Soğuk sıkım sızma zeytinyağı, fındık yağı ve saf tereyağı kullanılmalıdır.
  • Sabahları Karatay Diyeti'ne uygun olarak yapılmış bir kahvaltı, metabolizmayı 4-5 km koşulmuş gibi hızlandırır. Yani sabah kahvaltıda tereyağı, 2 adet yumurta, 10 adet zeytin, avuç içi büyüklüğünde peynir, bir çay bardağı dolusu ceviz veya kavrulmamış badem veya kavrulmamış fındık, istediğiniz kadar domates ve yeşillik, 2-3 adet doğal kurutulmuş kayısı yediğiniz zaman 4-5 km koşmuşcasına metabolizmanız hızlanıyor. Başka bir deyişle kahvaltı etmiyorsanız metabolizmanızı hızlandırmak için 4-5 km koşmanız lazım.
  • Meyve şekeri olan früktoz bütün şekerlerin en tehlikelisi olarak kabul ediliyor. Früktoz karaciğerde metabolize olduğu için, fazla meyve karaciğer yağlanmasına neden olmaktadır.  
  • Karatay’a göre mutfaklara girmesi kesinlikle yasak olan gıdalar: Her türlü ekmek (beyaz, kepek, çavdar vb), simit kuru ve yaş pastalar, her türlü tost, ambalajında diyet/light yazan veya yazmayan grisini galeta ve her cins bisküvi, pirinç pilavı, patates, mısır, makarna, börek, poğaça, açma, şeker çikolata ve her türlü tatlı, şekerli ve şekersiz reçeller, şuruplar bal ve pekmezler, bütün yapay tatlandırıcılar, ambalajında diyet/light yazan bütün yiyecek ve içecekler, hazır veya taze sıkılmış her türlü meyve suyu, bütün gazlı içecekler, her türlü kızartma, bütün hazır çorbalar, sucuk salam sosis gibi işlem görmüş et ürünleri, islenmiş tütsülenmiş balık ve etler, süt tozu krema vb ürünler, mayonez ketçap ve her türlü hazır soslar, marketlerde satılan kapalı çiftlik tavukları, karpuz ve kavun gibi doğal da olsa fazla miktarda şeker içeren glisemik indeksi yüksek meyveler.
  • SAĞLIKSIZ GIDALARIN TEMİZLENMESİ:  Önce  ekmek kutunuzdan kurtulmakla işe başlayın. Sonra erzak dolabınızı elden geçirin. Pirinç, makarna, şehriye, her tür un, iç bakla ve şeker  varsa dolabınızdan çıkarın.
Şimdi sıra buzdolabınıza geldi.  📌 Buzdolabınızı  paketlenmiş ürünler, eritme ve krem peynirler, hazır yoğurt, süt tozu, krema, hazır soslar, varsa tost ekmeği, her türlü meşrubat, meyve suyu, sucuk, salam, sosis gibi işlem görmüş et ürünleri, marketten alınma tavuk ve yumurta, her türlü şarküteri ürünlerinden arındırın.
📌Kavun, karpuz, incir ve dut  gibi Glisemik İndeksi Yüksek meyveleri ve mevsimsiz sebze ve meyveleri buzdolabınızdan çıkarın.
📌Mutfağınızdan  bisküviler, galetalar, tatlı-tuzlu kurabiyeler, cipsler, çikolatalar, şekerleme ve lokumlar, yapay veya doğal tatlandırıcılar, sakızlar, şekerli ve şekersiz reçeller, şuruplar, bal, pekmez, hazır çorbalar, ayçiçeği ve mısırözü yağları, patates, kavrulmuş kuru yemişler  gibi sağlıksız ne varsa her şeyi atın. 📌Poşet çaylar, granül kahveler de mutfağınızdan çıkmalı.
📌Canan Hanım kitabında bazı karbonhidratlar için sınırlama getirmiştir. Örneğin bulgur pilavı için “2-3 kaşık yiyebilirsiniz” derken bu öğlen akşam tabaklar dolusu bulgur pilavı yemek demek değil.📌Ayrıca düşük glisemik indeksli besinlerden fazla miktarda yendiğinde yüksek glisemik yük oluştuğunu da unutmamak lazım.

📌 Kilo problemi olanlar özellikle LEPTİN HORMONU  ile ilgili kısmı iyi anlamalı.
Bir şeyler yediğimiz zaman (tatlandırıcılı sakız bile çiğnesek) pankreasımız önce  2 saat insülin hormonunu salgılıyor. Ardından 2 saat da glukagon denen hormon salgılanıyor.  Yemek yememizden 4 – 5 saat geçip insülin ve glukagon salgıları tamamlandıktan sonra işte bizi  zayıflatan LEPTİN hormonu salgılanmaya başlıyor.  Leptin hormonu bizim depolarımızdaki yağları kullanarak vücudumuzun enerjisini sağlıyor. İşte Karatay Sağlıklı Beslenmesini uygulayanlar böyle fazla kilolarından kurtuluyor.
Leptin hormonunun gündüz de salgılanmasını istiyorsak günde 2 veya 2,5 öğün yiyor olmamız öğünler arasındaki zamanı açmamız gerekiyor. Bu konuyu bir örnekle açıklamaya çalışalım.
Saat 09:00 da kahvaltı yapan bir kişinin saat 11:00 ‘e kadar insülin hormonu salgılanacak.  11:00 – 13:00 arası 2 saat de glukagon hormonu çalışıyor olacak.  13:00 – 14:00 den sonra yağlarımızı yakacak leptin hormonu devreye girebilecek. Tabii ki ağzımıza 9 dan sonra hiçbir şey atmadıysak.
13:00 – 14:00 ‘den sonra yemek yemeyi açlık hissetmeden uzatabildiğimiz her sürede leptin depodaki yağlarımızı kullanarak enerjimizi sağlıyor olacak. Saat 16:00 da yemeğimizi yiyor olursak 2-3 saat leptin sayesinde yağlarımızı yakmış olacağız. Yemeği saat 17:00 gibi yiyecek olursak bu sefer de 3-4 saat depodan yemiş olacağız. İşte onun için 2 öğün sağlık demişler. Yeter ki bir önceki öğünümüzde yeterince ve doğru şeyler yemiş olun ve leptinin salgılandığı süre içinde beyniniz “bu kişi acıktı, yemek gelmiyor tasarruf moduna geç” sinyalini göndermemiş olması lazım. Sağlıklı her şeyi acıktığınız zaman yiyebilirsiniz.  Leptin hormonunun salgılanma süresini uzatabilmek için aç kalmayı yeğlemeyin. Şayet açlık hissettiğiniz anda yemezseniz beyniniz açlık sinyalini zaten gönderdiği için sistem kendini tasarruf moduna geçirecek ve stoklardaki yağların  yakımını kesecektir. Sadece kendinizi kandırabilirsiniz. Şunu hiç unutmayın aralarda bir şey yemeyip ağzınıza şekersiz denen tatlandırıcılı sakızlardan bile atmış olsanız beyin “bu şeker yedi” sinyalini göndererek insülin salgısını başlatacak ve o anda leptin hormonunuz faaliyette ise faaliyetine son verip yerini insüline bırakmış olacaktır.İki öğün arasında size ikram edilen en ufak bir nesneyi leptin hormonunuzun salgılanmasının devam etmesini istiyorsanız lütfen yemeyin. 

Leptin hormonunun gece salgılanabilmesi için yemeğimizi en geç 19:00 – 20:00 de yiyip bitirmiş olmamız lazım. Buna göre 20:00 – 22:00 arası insülin salgılanacak, 22:00 – 00:00 arası glukagon salgılanıyor olacak ve saat 00:00 veya 01:00 den sonra da Leptin salgılanmaya başlayacak.  Leptin hormonu en fazla bizim derin uykuda olduğumuz 02:00 – 05:00 saatlerde arası salgılanıyormuş. 

📌  Diğer bir önemli konu GLİSEMİK İNDEKS
  • Gİ 0 – 30 arası ise doyana kadar yiyoruz,
  • Gİ 31 – 55 arası ölçülü yiyoruz (Örneğin Nohut, bulgur),
  • Gİ 56 – 70 arası yemiyoruz veya eser miktarda yiyoruz (Örnek haşlanmış havuç),
  • Gİ 71 – 100 Mutfağa bile sokmuyoruz.


Keyifli okumalar

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Gecenin Ritmi ~ Daft Punk 3


Ne zaman cesarete ihtiyacım olsa, ne zaman yeni bir başlangıcın yakınına sokulsam ihtiyaç duyarım dinlemeye. Dinledikçe hüzünlendiriyor mu, mutlu mu ediyor anlayamadığım sentetik bir zevk sunuyor ve bana iyi geliyor melodisi. İtalyan disco müzik efsanesi Giovanni  Giorgio Moroder parçanın girişindeki ve orta kısmındaki müzik kariyerinin başlangıcı hakkındaki konuşmaları ile hissettiğim “evet ben de yapabilirim” ruhunu seviyorum:
“When i was fifteen, sixteen when i really started to play the guitar. I definately wanted to become a musician. It was almost impossible because the dream was so big that i didn’t see any chance. Because i was living in a little town, i was studying. And when I finally broke away from school and became a musician i thought “well i may have a bit of a chance”  Because all i every wanted to do is music but not only play music but compose music.
At that time, in Germany, in 1969-1970, they had already discotheques so i would take my car and go to a discotheque and sing maybe 30 minutes.I think i had about 7-8 songs. I would partially sleep in the car because i didn’t want to drive home and that help me for about almost 2 years
to survive. In the beginning, i wanted to do an album with the sounds of the 50s, the sounds of the 60s, of the 70s and then have a sound of the future. And i said: “wait a second? I know the synthesizer, why don’t i use the synthesizer which is the sound of the future.” and i didn’t have any idea what to do but i knew i needed a click so we put a click on the 24 track which then was synch to the Moog Modular. I knew that it could be a sound of the future but i didn’t realise how much the impact it would be.
My name is Giovanni Giorgio, but everybody calls me Giorgio.”
Tam bitti derken araya giriyor ve felsefesini özetliyor:
“Once you free your mind about a concept of harmony and music being correct, you can do whatever you want. So nobody told me what to do, and there was no preconception of what to do.”
Bir sır gibi alıyor ve saklıyorum bunu.
Davula doymak içinse kulaklıkla dinlenmesini özellikle tavsiye ederim.

18 Ağustos 2015 Salı