25 Nisan 2017 Salı

Gecenin Ritmi ~ Passenger


Mutlu olduğumuz anlar kadar mutsuz olduğumuz anların da kıymetini bilmeyi, başlangıçları olduğu gibi bitişleri de kutlamayı, ‘kutsamayı’, o anların en büyük öğretmenlerimiz olduğu gerçeğini fark edebilmeyi başarabildiğimiz zaman, içimizde saklı muhteşem ilahi gücü, o ‘sihirli asayı’ elimize alabiliriz ancak.

24 Nisan 2017 Pazartesi

Gecenin Ritmi ~ Coeur De Pirate




Günlük koşuşturmacaların içinde ‘mücadele’ diye adlandırdığımız her şeyi kazanımlara çevirme sanatıdır aslında yaşam.

15 Nisan 2017 Cumartesi

Gecenin Ritmi ~ Altalena



‘Her şey akar; su, tarih, yıldız, insan, fikir’ rüzgar ve mevsimler..  Yaşamın aktığının farkında mıyız her gün, her an? Eğer yaşamın geçiciliği gerçekten kavramış olsaydık, yaşamlarımız ne kadar farklı olurdu.. Yüzümüzü daha çok umutlara çevirirdik, soğuyan kalplerimiz ısınırdı, dert ettiklerimiz epey bir elenirdi herhalde, yüksek sesle susmazdık, önyargılarımız şelale olmazdı, yanılmak ve haklı çıkmak olarak bakmazdık ilişkilerimize.. Dolu dolu muhabbetlerle geçirirdik, daha çok güzelliklere çevirirdik başımızı, vicdan kalpte, merhamet bünyede yerini alırdı. Zamanın geçiciliğini gerçekten idrak etmemiz dileğiyle mutlu hafta sonları.. 

7 Nisan 2017 Cuma

Temple Grandin



📌  Bu hafta sonu için size güzel bir film önerim var. Temple Grandin biyografi türünde 2010 yapımı ödüllü bir film ve Temple Grandin’in yaşam öyküsünü anlatıyor. Temple Grandin kim derseniz 1947 doğumlu, Amerikalı hayvan bilimi uzmanı. Ayrıca Colorado Devlet Üniversitesi'nde profesör, yazar ve hayvancılık sektöründe hayvan davranışları alanında danışmanOtizmli olup aynı zamanda  otizm aktivisti. Hug box (sarılma kutusu) ismi verilen, otistik çocukları sakinleştirmek için kullanılan bir cihaz geliştirmiş bilim dünyasına oldukça katkı sağlamış bir kişi. Otizmi bir avantaja dönüştürerek pek çok mesleki başarıya da imza atmış. Bu yönüyle de bu filme konu olmuş. Tasarladığı çiftlik ve mezbahalar ABD, Kanada, Avrupa, Meksika, Avustralya, Yeni Zellanda gibi bir çok ülkede kullanılıyor. Kuzey Amerika'nın yarısı onun besi sığırları için tasarladığı ve “center track restrainer system” adını verdiği sistemi kullanıyor. Sığırlar için tasarladığı kıvrımlı kanal sistemleri dünya çapında kullanılıyor ve çiftlik hayvanlarının davranışları ve bu hayvanların kaçış alanı (flight zone) prensipleri ile ilgili yazıları da, çiftlik hayvanları üzerindeki stresi azaltmaya çalışan bir çok insana yardımcı oluyor.
📌 Otizmli bir kadının hayatından kesitler sunan film, aynı zamanda bizi onun çabalarına, acılarına ve başarılarına da ortak ediyor.  Pek çokları tarafından zannedilenin aksine otizmin zihinsel bir hastalık olmadığını çok güzel işlemiş. Karakteri canlandıran Claire Danes’in oyunculuğuna hayran kaldım. Daha sonra öğrendiğime göre Emmy ödülünü kazanmış. Mimikleri, bakışları, ses tonu olağanüstüydü. İlk kez otizmle, Dustin Hoffman ve Tom Cruise’un oynadığı Oscar Ödülü kazanmış, 1988 yapımı Yağmur Adam “The Rain Man” filmi ile tanışmıştım. O zaman filmde Dustin Hofman’ın oynadığı Raymond adlı otizmli karakter içine kapanık, iletişim bozukluğu olan ancak son derece ileri seviyede matematik zekasına sahip bir karakteri canlandırıyordu. Hiç unutamadığım bir film olmuştu Yağmur Adam.
📌 Temple Grandin’de geçen cümlelerden biri vardı ki beni çok etkiledi. “Farklı ama eksik değil”  Temple ’ in annesinden duyduk aslında bu cümleyi. 4 yaşına gelen kızının konuşmaması, davranışlarının tuhaf olması nedeni ile kızının farklı olduğunu ama zekasında hiçbir problem olmadığını biliyordu ve diğer insanların onunla alay edip ezmesine izin vermeyip, onun gelişimi için vazgeçmeden çabalayışı beni çok etkiledi. Bu sayede Temple asosyal bir çocuk olmadı.  Bu tür rahatsızlıklarla mücadelede ailenin yaklaşımı, vazgeçmemesi gerçekten çok önemli. Şunu anladım ki otizmli bir çocuğun annesi olmak demek bitmeyen bir çaba demek. Ve otizmli çocukların dünyaya açılan en önemli pencereleri anneleri… 
📌 Otizmli bir çocuğun okulda yaşayabileceği problemleri, dışlanmayı izlemek iç burkucuydu. Ama lisede fen öğretmenin ona destek çıkması ile yepyeni bir kapıyı aralamış oldu. Kendi zekasının, kendi resmetme yeteneğinin farkına vardı. Çünkü o aslında herkesin aynı görsel hafızaya sahip olduğunu düşünüyordu. Bunun böyle olmadığını anlamaya başlayınca içindeki potansiyeli açığa çıkarabildi. Bu farkındalık sonrasında Temple da olaylar, engeller karşısında önünde hep bir kapı olduğunu düşündü ve onu aralamaya karar verdi. Aslında bu hepimizin hayatında zaman zaman yaşadığımız bir durum. Bazen bir şeyleri ancak önümüzdeki kapıyı açma cesareti gösterebilirsek başarabiliyoruz.
📌 Liseden sonraki yazı teyzesinin çiftliğinde geçiriren Temple, çiftlikte yaşayan büyükbaş hayvanlar ile ilginç bir bağ kuruyor. Bu bağdan hareketle kendi duygusal eksikliğini gidermeyi ve hayvanlara daha “insancıl” bakım ve kesim hizmetleri verilmesini sağlayan yolları keşfediyor. Farklı bir yaşam algısı ve öğrenme biçimi olduğunu topluma kanıtlamak için inanılmaz çaba sarf eden Temple, lisans sonrası yüksek lisans eğitimini başarı ile sürdürüp farkındalığını en üst seviyeye taşıyarak otizmli bireyler için de çalışmaya başlıyor. 
📌 Biyografi türündeki filmleri ve kitapları çok seviyorum. Çünkü gerçeklik hissi ve  insanların neler başardığını görmek benim için ciddi bir motivasyon sağlıyor. Ben sevgili arkadaşım Dilek sayesinde bu film ile tanıştım ve Temple Gradin unutamayacağım filmler arasına girdi. Temple Gradin ailesinde, etrafında otistik bir birey bulunan herkesin umudu olmayı başaracak bir film. Başta eğitimcilere ve ebeveynlere olmak üzere ben de herkese hem filmcilik hem de hikaye olarak çok güzel olan bu filmi izlemesini tavsiye ederim. Ayrıca Grandin in TED konuşmalarını dinlemek de oldukça keyifli.

Einstein’ın da dediği gibi “ Aslında herkes dahidir. Ama siz kalkıp bir balığı, ağaca tırmanma yeteneğine göre yargılarsanız, tüm hayatını aptal olduğuna inanarak geçirir.” 
Ne mutlu her ne zorlukla karşılaşırsa karşılaşsın kendi potansiyelini açığa çıkarabilenlere.. 🙏 
İyi geceler. ⭐️💫

6 Nisan 2017 Perşembe

Gerçek Tıp ~ Aidin Salih 📖


Bir gün arkadaşımla alışveriş yaparken, “Bekle, sana çok güzel, kadim bir kitap alacağım,” dedi . Aldı da. İnsanın ona kitap hediye eden dostları olması paha biçilemez… Bu kitap bir süre okunmayı bekledi. Birkaç sefer göz atıldı. Çok ilgimi cezbetmedi. Rafta durdu durdu.. Derken araya başka kitaplar girdi. Sonra birkaç ayrı kitapta bu kitaba ve yazarına yapılan atıflar duymaya başladım. En son bir arkadaşımın bu kitaptaki organ temizleme işlemlerini bir doktor kontrolünde yaptığını ve önemli iyileşmeler sağladığını bizzat kendisinden dinleyince iyice merak ettim, okumaya başladım. Fakat alışık olmadığım bir türdü. Kaynakçalar, referanslar gibi benim bu ayarda kaynak kitapta olmasını beklediğim bölümler pas geçilmişti. Yazar hakkında özgeçmiş mahiyetinde kısa özet bir paragraf vardı. Yazar, kitapta anlatımını pekiştirmek için yer yer Kuran’dan ayetlere, sık sık hadislere başvuruyordu. Aslında kitap daha çok İslami yaşam tarzına uygun olarak yaşayarak sağlıklı kalma ve mevcut hastalıklardan kurtulma üzerine dizayn edilmiş. O nedenle bunu bilerek okumak gerekiyor. Pozitif bilimler okumuş ve her şeyin bilimsel izahını görmeyi isteyen kitleyi bu yönü ile rahatsız edebilecek bir kitap. Peki kim Aidin Salih?Ukrayna’da Tıp  Fakültesini bitirmiş. Sovyetler Birliği’nde yıllarca doktor olarak çalışmış. Daha sonra Taşkent Devlet Üniversitesi’nde Biyoloji bölümünden mezun olmuş. Biyoloji eğitimi sırasında insan ve hayvan hastalıkları konusunda detaylı çalışmış. Ortodoks bir aileden gelmesine rağmen İslam dinini seçmiş.

Merhume Aidin Salih in bakış açısını kısaca özetlemek gerekirse hastalıkların beslenme hataları ve yanlış yaşam tarzından kaynaklandığını ileri sürüyor. Aidin Salih’e göre beslenme hataları sonucunda mide ve bağırsaklarda çürüyüp mayalanan gıdaların metobolizma atıkları kısmen dışarı atılır kısmen de dokularda birikir. Dokulardaki atıklar çoğaldıkça, iltihaplanmaya ve gaz oluşturmaya başlıyor. Bu yakıcı madde ve gazlar dokularda ağrı, sızı, iltihap ve alerjiye yol açarak akla gelebilecek her türlü hastalığa sebep oluyor. Fakat şu var ki insan her türlü hastalığı kendi kendine iyileştirebilecek bağışıklık sistemi ile birlikte yaratılıyor. Fakat yeterince çiğnememe, fazla yeme, karışık yeme, kullanılan parfüm deterjan zirai ilaçlar, antibiyotikler, katkı maddeleri,  vb genetiği değiştirilmiş yapay ürünler bağışıklık sisteminin tanıyamadığı formlara bürünerek hastalıklara sebep oluyor. Yapılması gerekenleri ise bütün bu 431 sayfalık kitapta etraflıca anlatılmış.