23 Şubat 2017 Perşembe

İncelikler Yüzünden..

“Böylece zaman geçer.Yavaş yavaş katılaşırız. Hayata karşı donanmış, kötülüklere karşı zırhlanmış olduğumuzu düşünmek isteriz. Beklentilerimizi düşük tutar, her şeye hazırlıklı olmaya çalışarak yaşar gideriz.Sonra birden, hiç beklemediğimiz bir yerden, bizi hiç tanımayan birinden bir incelik görürüz. İşte bu darmadağın eder bizi. Buna hazırlıklı değilizdir çünkü.

Kırmızı Kazak’la vedalaştık bu gece..Zaman içinde gidiş gelişlerle dolu bu kitapla zaman tünelimde savruldum durdum. Zaman birdenbire kuşlara dönüştü. 
Şimdi biraz müzik..

15 Şubat 2017 Çarşamba

Hastalığa İsyan Yerine Şükran


Gece saat 3 te verilen randevuma tam saatinde alınıyorum.

“Üzerinizdeki metalleri çıkartın. Sırt üstü uzanın. Omzunuzu buraya, kafanızı şuraya koyun. Dik durun ve hiç kıpırdamayın. Ellerinizi de hareket ettirmeyin. Çeşitli sesler duyacaksınız. Korkmayın, ben sizi izliyor olacağım” diyor görevli. 

O dışarıya çıktığında ben uzandığım raylı sistem üzerinde kademe kademe yukarı doğru ilerlemeye başlıyorum ve böylece tüpün içine giriyorum. Gözlerim açık mı olmalıydı kapalı mı işte bunu sormayı unutmuştum. Tedbiren kapattım. Tahminimin ötesinde gürültüler başladı. Ta ta taaa  taaa. Sanki taş kırıcı çalışıyor. Hemen peşinden sesler değişiyor. Gurrr gur gur guurDum tıss dumm tısss. Duinggg duingg duinggg.  Allahım bu nasıl bir gürültü. Derin nefes alıp vererek kendimi rahatlatıyorum. Güzel şeyler düşünüp bir an evvel bitsin istiyorum. 15-20 dakika kadar sürüyor. Artık nasıl gerildiysem çıkınca epey bir rahatlama hissediyorum.

1 Şubat 2017 Çarşamba

İnsanlar genelde hastalıklarının

“kafalarının içinde” olduğunu duymak istemezler.

Hiç düşündünüz mü, mesela hayatımızda bizi mutsuz etmesi gereken hiçbir durum yokken yine de neden bir türlü arzu ettiğimiz mutluluk halini yakalayamıyoruz? Neden geçmişimize takılıyor ve onlara üzülmeye devam ediyoruz? Peki korktuğumuz şeyin gerçekleşme olasılığının olmadığını bilmemize rağmen neden korkmaya devam ediyoruz? Neden fobilerimiz var? Uçağa, feribota, otobüse, asansöre binemeyen, hatta korkuları yüzünden evinden çıkamayan insanlar var. Yine kaygıları nedeni ile saatlerce ellerini yıkayan, kapı tokmaklarına, paraya elleriyle dokunamayan, sürekli temizlik yapan insanların sayısı azımsanamayacak kadar çok. Anksiyete, depresyon, panik atak, anoreksiya, çeşitli obsesif bozukluklar ise neredeyse artık grip kadar yaygın .

 Fiziksel hastalıklar somuttur. Bir yerini kıran kimse bunu açıklamaktan veya yardım istemekten utanmaz, çekinmez. Oysa zihinsel çatışmalarının inkarı içinde olan insanlar sıklıkla bunların fark edilmesinden korku duyar ve psikiyatristlerden kaçınır. En son çare gibi görünür artık psikologlar ve de psikiyatristler.

“Bir Psikiyatristin Gizli Defteri” ni ilk olarak birkaç sene önce bir doktor arkadaşımın kitaplığında görmüştüm. Hatta hemen yanında da benzeri bir kitap olan Oliver Sacks’ın “Karısını Şapka Sanan Adam” gibi unutulmayacak türden isme sahip kitabı duruyordu. Her ikisi de o zamandan bu yana aklımda olsa da sıralamada hep önlerine geçen başka kitaplar olduğu için okumak ancak bu hafta mümkün oldu.

“Bir Psikiyatristin Gizli Defteri” deneyimli bir psikiyatrist olan Dr Gary Small ve yazar eşi Gigi Vorgan tarafından birlikte kaleme alınmış. Yukarıda sıraladığım sorularıma ve daha fazlasına ışık tutan zihin açıcı bir kitap oldu.

Orijinal baskısında The Other Sides Of The Couch (Kanepenin Öbür Tarafı): A Psychiatrist Solves His Most Unusual Cases gibi oldukça çekici bir ismi ve kapağı olan bu kitabın -muhtemelen daha iyi pazarlamak adına- Türkçe de tercih edilen adı ve alt başlığı “Bir Psikiyatristin Gizli Defteri: En Sıradışı Vakalar” olmuş. E haliyle böyle bir ad ile okuyucuya sunulduğunda elinizde çok gizli ve sıradışı hikayelerle dolu gizemli bir defter tutmakta olduğunuz algısı oluşuyor. Ama ortada ne bir gizli defter ne de gizli hikayeler var. Fakat  kitabımın üzerindeki 54. baskı ibaresine bakarsak ismin cazibesi  amacına ulaşmış görünüyor.

Dr Gary Small kitabında 1979 - 2009 yılları arası yani 30 yıllık kariyeri boyunca yaşadığı en alışılmadık vakalar arasından 15 tanesini seçerek okurları ile paylaşmış. Bu vakalardan kimisi toplumda ender olarak rastlandıkları için sıra dışı, kimisiyse ilişkilerin karmaşıklığı nedeni ile sıra dışı olarak seçilmiş. O nedenle çok ilginç vakalar beklentisi ile kitabı okumak sizi hayal kırıklığına uğratabilir. Fakat bence yine de yeterli derecede ilginç vakalar mevcut. Kitapta bahsedilen insanlar ve olaylar, gerçek hastaları ve onların duygusal mücadelelerini temel alıyor. Ancak elbette ilgili kişilerin mahremiyetini korumak için bazı diyaloglar, mekanlar ve durumlar değiştirilmiş ya da kurgulanmış.

Kitabın en çok beğendiğim yönlerinden biri yazarın her bir vakayı kendi meslek hayatına uygun bir kronolojik sıra ile anlatması oldu. Okulu onur derecesi ile bitirmiş, 1 yıllık dahiliye stajını yapmış ve Harvard’ın kabul ettiği 27 yaşında genç bir psikiyatrist olarak başladığı yolculuktan deneyimli, saygın ve uzmanlaşmış bir doktor olana kadar geçen süreci kendi duygularını da katarak anlatmış.

Kitaplar arasından sıyrılıp klinik tecrübe girdabının ortasında kendini bulan doktor işe ilk başladığında henüz çaylak bir asistan doktor iken bir süre kendisini nasıl rol yapar gibi hissettiğini, zorlandığında akıl hocalarına ve gözetmenlerine koşup süpervizörlük almak durumunda kaldığını, korkularını, hatta psikotik bir hastasından yediği tokadı bile kitabına açık yüreklilikle yazarak çıkardığı dersleri somutlaştırmış. Farklı vakalarla ilgilendikçe sezgilerine güvenmesi gerektiğini, olumsuz şartlarla karşı karşıya kaldığında mizahın kaygılarıyla baş etmekte entelektüel bir çıkış yolu olabileceğini adım adım deneyimliyor. Kariyerinin ilerleyen safhalarında deneyim ve özgüven kazandıkça da hastalarını dinleme ve anlama konusunda, onlarla terapötik ittifak kurmada daha iyi bir noktaya geliyor. Bu yönü ile meslek hayatının başında olanlar için anlamlı mesajlar içeriyor.
Bana göre “Bir Psikiyatristin Gizli Defteri”, sıra dışı vakaları anlatan bir kitap olmaktan öte, bir psikiyatristin zihnine, teşhis ve tedavi sürecine ve mesleki yaşamına ayna tuttuğu için son derece ilgi çekici.

İlerledikçe beni saran elimden bırakmadığım bir kitaba dönmeye başladı..

Bu tür kitapların yazımında dil ve akıcılık önem taşır. Çünkü tamamen tıbbi terimlerden arındırmak pek mümkün olmaz. Buna rağmen okuyucunun kitaptan sıkılıp kitabı bir köşeye bırakmasının da önüne geçmelidir. Bu yönü ile sade ve anlaşılır bir kitap. Tıbbi terminoloji ve akademik üslup dozunda kullanılmış ve sıcak, yer yer mizah ile çeşitlendirilmiş bir dil ile hazırlanmış. Ayrıca olayların arasında yer yer Gigi'yle (eşi) tanışması, çocukları ve ev hayatından da kısaca bahsediliyor. Kendi özel hayatından kesitler de içerdiği için rahat okunuyor.

Kitabın sevdiğim yanlarından bir diğeri de en son kısımda her vakada Dr. Small’ ın hem faydalandığı makale, kitap gibi kaynakların hem de kendi bilimsel çalışmalarının dökümünün bir bir listelenmesi oldu. Vakti ve ilgisi olanların daha detay araştırma yapmak için epey fayda sağlayabileceğini düşünüyorum.

15 farklı bölümden oluşan bu kitapta en sevdiğim bölüm oğlu için delicesine endişelenen, hastalık hastası bir anneyi konu alan  “Delicesine Endişeli” adındaki bölüm oldu. Bu bölümde psikolojik rahatsızlıkların fiziksel rahatsızlıkları nasıl tetiklediğini de iyi bir şekilde işlemiş yazar.



Ciddi bir araştırma ve hazırlanma geçmişine sahip olduğunu düşündüğüm bu kitabın sıradan her okur için “zihinsel” bir yolculuk, psikoloji ve psikiyatri ile ilgilenenler içinse faydası dokunabilecek bir kaynak olduğunu düşünüyorum. İnsan beyni, nöroloji, psikoloji, ruh sağlığı ilgi alanınızdaysa es geçmeyin derim. Kitabı okurken kendinizi, insanoğluna hayatı dar eden şaşırtıcı tuhaflıklar, kaygılar üstüne düşünürken bulacaksınız. Bölümleri birbirinden hemen hemen bağımsız olduğu için de yolculukta ve bu soğuk günlerde kısa molalarda keyifle okunacak bir kitap 🍵📚


Şunu söylemeden de geçemeyeceğim; psikiyatri gerçekten çok elzem ve derin bir alan. Umarım psikiyatrik yardım almak insanların gözünde daha da normalleşir ve çözümü olan rahatsızlıklara sahip insanlar, boş yere çözümsüzlük içinde bocalamaya ve çevresindekilerinin hayatını da zorlaştırmaya devam etmezler.

Keyifli geceler..Gecenin müziği de eski metalcilerden kimler kaldıysa onlara gelsin  🎵🎵️