28 Mayıs 2016 Cumartesi

Filizlendirme 🌱 Ve Çimlendirme 🌾

Vegan olmasam bile bazı vegan beslenme metotları var ki sağlıklı beslenme konusunda oldukça olumlu katkı sağlayarak yol kat etmeme yardımcı oldu. Bunlardan birisi de filizlendirme ve çimlendirme.
Filizlendirme baklagil, tahıl, tohum, çekirdek ve badem gibi sert kabuklu yemişlerin çimlenmeye başlaması sürecidir. Yenebilir bütün tahıllar, tohumlar, sert kabuklu yemişler ve ayçiçeği çekirdeği gibi bazı çekirdekler filizlendirilebilir.



Filizlendirilen bu tahıllar, tohumlar ise salatalarda, sandviçlerde, yoğurtla birlikte veya damak zevkine göre pek çok farklı gıda ile birlikte hatta çerez gibi atıştırmalık olarak ya da pişirilerek tüketilebilir.

Buğday, fasulye, nohut gibi baklagillerin kendisini yiyebileceğime göre neden filizlendireyim diyebilirsiniz. Bu sorunun yanıtı çok özetle şu maddelerde gizli:

  • Tohumlar kendilerini uzun süre koruyabilmek için değerli besinleri antibesinsel maddelerin içinde koruma altına almıştır. Çünkü her canlı gibi bitkiler de hayatta kalmak ve türünü idame ettirmek üzere programlanmışlardır. Filizlendirme, uyuyan tohumu canlı bir bitkiye dönüştürür ve anti besinsel maddeler açılarak içindeki değerli besinleri sunar. Yani tohum uygun koşullar sağlandığında filizlenir. Fitik asiti parçalanır ve tohum içerisindeki tüm mineraller, vitaminler, besin öğeleri açığa çıkar. Filizlendirilmiş yiyecekler bu sebeple vitamin, mineral, fitobesin, enzim, protein ve yağ asitleri bakımından zengindir.
  • Filizlendirilmiş baklagil ve tohumlarda pek çok vitamin vardır ve filizlendirilmeden tüketilenlere göre kat be kat daha çok vitaminesahiptirler. Yale Üniversitesinden Dr. Burkholder yulaf filizlendirildiğinde B2 vitamini (riboflavin) içeriğinin %500 e , folik asit içeriğinin %600 e fırladığını belirtiyor.
  • Filizlendirilmiş yiyecekler deniz sebzeleri ve mavi-yeşil alglerle birliktedünyanın en iyi üç protein kaynağından birini oluşturur. İçeriğindeki protein vücudun ihtiyaç duyduğu şekilde, yani ham amino asit halindedir.
  • Proteinleri amino asitlerine ayrılmış halde olduğundan mide onları kullanabilmek için parçalamak zorunda kalmaz. Sindirimi kolaydır.
  • Yapılan araştırmalar fasulye filizinin olağanüstü bir şekilde bol miktarda yüksek kaliteli protein içerdiğini gösteriyor. Örneğin maş fasulyesi filizi bol proteinli bir besin olan biftekten bile %25 ten fazla oranda protein içeriyor. Soya fasulyesi filizi de aynı oranda protein içeriyor.
  • Filizlerin içindeki karbonhidrat ve yağlar daha kolay hazmedilir.Filizlendirilmiş besinlerin daha kolay sindirilmesinin bir başka nedeni de yemeklerimizi sindirmemizde yardımcı olan enzim bakımından zenginolmalarıdır. Pişmiş bir yemekten önce filizlendirilmiş besin tüketmek sindirimi kolaylaştırabileceği için mide ve bağırsaklarınızı da rahatlatabilir.
  • Besleyici olmasının yanında kalorisi düşüktür.
  • Ayrıca bu filizleri tüketmek vücudu daha alkali hale getirir.

Filizlendirilmiş gıdaları tüketmek için yeterince gerekçemiz olduğuna göre devam edelim anlatmaya.

Neleri  Filizlendirebiliriz? 🍃

  • Bezelye, börülce, maş fasulyesi, soya fasülyesi,  yeşil mercimek, nohut, yonca, ayçekirdeği, susam, buğday, yulaf, arpa, darı, hardal tohumu, kabak çekirdeği filizlendirilebilir. Ancak filizlendirmek istediğimiz bitkinin kabuklu olması gerekir. Örnek kırmızı mercimeği veya beyaz pirinci filizlendiremeyiz.
  • Yer fıstığı bilinenin aksine kuru yemiş değil baklagildir. Bu yüzden onu da rahatlıkla filizlendirebilirsiniz. Yalnız tabii ki, sadece çiğ ve ham halini.
  • Özellikle tohumları tohum satan yerden değil doğal (organik) ürünler satan dükkanlardan almalıyız. Çünkü tohum satan yerlerde satılan tohumların çoğu ilaçlanmıştır veya benzeri  kimyasal işlemlerden geçmiştir.
  • Baklagiller de kırılmamış ve bütün olmalı filizlendirmek için. Tohum, tahıl ve baklagiller radyasyon, pastörizasyon ve ısıl işleme tabi tutulmamış doğal hallerinde olmalı.

🌱 Filizlendirme işlemi gerçekten çok zevkli. Kapalı kutu şeklindeki minnak bir tohumun mutfağınızda sadece bir parça suyun etkisi ile nasıl da dallanıp budaklandığını gün be gün izlemek gerçekten ruhsal bir terapi aynı zamanda. İnsan kendini ilkokulda deney yapan bir öğrenci gibi hissediyor. Tabi bir de çocukların da ilgisini çeken ve onlar için öğretici bir işlem.

Filizlendirme nasıl yapılır?

Belki sonda belirtmem gerekeni başta belirtmeliyim. En önemli husus küf oluşturmadan temiz bir şekilde filizlendirmek. Farklı tohumlar, bakliyatlar kullanarak bol bol deneme yaparak oldukça pratik yöntemler geliştirebilirsiniz.

Ben filizlendirme çalışmalarıma buğday ve maş fasulyesi ile başladım. İyi ki de öyle yapmışım. Çünkü çok hızlı sonuç veriyor. İkisinin filizi de çok leziz. İhtiyacınız olan şey ise filizlendirilecek bakliyat vb, su, uygun kap ve tülbentBaşlangıç için küçük miktarlarda filizlendirme yapmanızı öneririm. Çünkü büyük miktarlarda küf ve maya gelişimini engellemek daha güç olabiliyor.

Maş fasulyesini şöyle filizlendirdim;



  • Bir çay     bardağı  kadar yabancı maddelerinden     temizlenmiş organik maş fasulyesini genişçe bir cam kavanozda üzerini     geçecek kadar su ilave edip  üzeri tülbent ile örtülü olarak oda sıcaklığında 10-12 saat kadar beklettim.
  • Üzeri     örtülü olarak karanlık bir yerde bekleyen fasulyeleri ertesi gün tülbentten     süzerek birkaç sefer sudan geçirerek yıkadım. (Bu bulanık suyu evdeki     çiçekleri sulamak için kullanabilirsiniz, bu onlara iyi gelir) Bu aşamada     güzelce yıkamak fasulyenin dış yüzeyinde bulunan kirliliklerin     uzaklaştırılması açısından önemlidir. Kavanozun ağzını tekrar tülbent ile  örttüm ve tülbenti lastik bant ile sabitledim. Tülbent gibi ince gözenekli     bir bez ile örtmek önemli. Çünkü ağzı bu şekilde kapalı olduğu için     çevresel küfler maş fasulyemizin üzerine düşmeyecektir. Aynı zamanda hava  transferi de olacaktır. Bu nedenle metal bir kapak ile kapatmayınız.
  • Kavanozu     fasulyelerin yıkama  suyunun iyice süzülmesi için ağız kısmının altına havlu koyarak mutfak tezgahı üzerinde açılı bir şekilde koydum.
  • Suyu iyice     süzüldükten sonra kendi nemi ile direkt güneş ışığı almayan uygun bir  mutfak köşesinde beklettim. Güneş ışığı alır ise fasulye filizleri yeşillenmeye başlar
  • Kurumalarını     önlemek için her sabah ve akşam birer kez sudan geçirip tülbentten iyice süzdüm ve  5 gün kadar aynı işlemi tekrarladım. Sıcak havalarda daha sık  yıkanabilir.
  • Gün be gün filizlerin çıktığını sabahtan akşama boylarının uzadığını görmek müthişti. Başlangıçta kullandığım maş fasulyesi sadece 1 çay bardağı     kadardı. Her     gün sudan geçirmek için tülbenti açtığımda kat be kat çoğaldığını gerçekten nasıl da canlı formda olduğunu seyretmek çok keyif vericiydi.     Hele ki filizlerin ucunda minicik yaprakları görmek.. Filizlendirildikten sonra boyları ve hacimleri oldukça büyüdüğü için kavanozu ilk başta fazla doldurmamak önemli
  • En son maş fasulyesi filizlerini su dolu bir kaba koyup suyu bolca açarak ayrılan yeşil kabukları ayıkladım. Yeşil kabukların önemli bir kısmı hafif olduğu için zaten suyun üzerinde birikti ve kolaylıkla alabildim. Altta kalanları da sallayarak yine suyu bolca açarak suyun üzerine çıkmasını sağladım. Sonra tekrar maş fasulyesi filizlerinin yıkama suyunu süzdüm.
  • Artık maş fasulyesi tüketim için hazır. Bir süzgecin üzerine alarak sularını tamamen uzaklaştırdım ve fazlasını buzdolabında muhafaza ettim.Yalnız filizleri buzdolabına  koymadan önce iyice kağıt havlu ile kuruttum ve kağıt havluyla gevşekçe  sararak cam kavanozun içine koydum. Ağzını kapayarak sakladım. Besin  değerlerinden daha çok faydalanmak için en fazla birkaç gün gibi kısa sürede tüketmenin doğru olacağını zannediyorum.




Filizlerin  nasıl da tatlımsı bir tadı var. İnanın böyle yazarak anlatması yapmasından daha uzun sürdü. 😊 Gerçekte çok zahmetsiz ve eğlenceli bir iş. Maş fasulyesi filizini salatalarda, yoğurtla, üzerine nar ekşisi dökerek veya limon sıkarak  pek çok farklı şekilde tüketebilirsiniz.

Bunlar hep sağlıklı yaşam için küçük, mutlu adımlar….💞 Baharla birlikte canlanmak için ideal olan bu güzelliği kendi kendinize evde yetiştirmenin mutluluğu ise paha biçilemez. 

Buğday filizlendirme ve çimlendirme

Maş fasulyesine benzer bir şekilde buğdayı filizlendirmek de mümkün.Yalnız buğday filizlendirirken küf oluşmamasına epey özen göstermek gerekiyor.(üzerinde beyaz pamuksu oluşumlar var ise bilin ki adım adım küfleniyor ya da hoş olmayan bir yoğun kokuşma mayalanmayı gösterir) O nedenle filizlendirme sürecinde ara ara görsel-duyusal kontrol etmekte , ilk bekletme suyunu döktükten sonra güzelce yıkamakta ve yabani otları taşları ayıklamış olmakta fayda var. Yüksek, kaliteli ve ucuz bir protein kaynağı olmasından dolayı buğday filizini düzenli olarak yetiştirmek ve yemek ideal. Salatalarda gayet de leziz.

Maş fasulyesine benzer şekilde filizlendirdiğimiz buğdayları saksılarda toprağa ektiğimizde ve düzenli suladığımızda birkaç günde minik minik buğday çimi elde ediyoruz. Bir haftada ise serpilip iyice boy atıyorlar. Buğday çimi biraz medyatik illa ki hakkında bir şeyler duymuşsunuzdur. Biraz araştırmayla da pek çok detaylı bilgiye erişebilirsiniz. Ben kanser hastalığını yenen Dr. İlhami Güneral'ın buğday çimi ile ilgili bir röportajını okuduktan sonra epey etkilenmiştim. Buğday çimi suyunun moleküler yapı olarak insan kanına çok benzer özellikte olduğunu, kırmızı kan hücrelerini arttırdığını, yeşil kan denilen klorofilce zengin olduğunu, sıvı oksijenle dolu olduğunu anlatıyordu. Ayrıca  doğadaki en güçlü antikanser madde olan leatril icerdiği için bu hastalığın tedavisinde buğday çimi suyu ile başarılar sağlanabileceğinden bahsediyordu 🌿 Buğday Çimi suyunun diğer bilinen faydaları vücudu hızla alkali yapması, toksinlerden arındırarak bağışıklığı güçlendirmesi. Aynı zamanda aynı ağırlıktaki portakaldan 60 kat daha fazla C vitamini bulunur ve kalsiyum, demir, fosfor, magnezyumca da zengindir. Topraktan bitkiye geçebilen 102 elementten 92’sine sahiptir. Ve şunu da eklemeden geçemeyeceğim ki % 70 klorofil içeren buğday çiminin 1 mini shot u 1,5 kg sebzeye eş değer besin değerine sahip.Yani araştırmaya, denemeye fazlasıyla değer bir besin.




Peki buğday çimini nasıl yiyeceğiz derseniz bu kısım filiz tüketimi kadar kolay değil.Çiğneyerek yemek hem sert olması hem de gerçekten fayda sağlanması için oldukça fazla yenmesi gerektiği için çok bana hitap etmedi. Sıkılıp suyunun içilmesi gerekiyor. Saksılarda yetiştirdiğim buğday çimlerinden yarım çay bardağı buğday çimi suyu elde etmek bile epey zorlu oldu. Aslında bunun için özel düzenekler var.  Ben katı meyve sıkacağında baya çabalayarak sıkmaya çalıştım.Çok zor oldu ve oldukça az elde edebildim. En iyisi smoothie hazırlayayım dedim.Bu süreçte  bütün ev harika bir şekilde taze çimen koktu.Abartmıyorum sadece mutfak değil evin her tarafına yayıldı taze çimen kokusu Gerçekten muhteşemdi. Tadı ise kesinlikle çok şaşırtıcı oldukça tatlı yumuşak. Ancak ben yine de şimdilik teçhizat yetersizliğinden çim suyu olarak tüketmektense  smoothielere  ilave etmeyi veya buğday filizi formunda tüketmeyi tercih ediyorum.

Şimdiden deneyecek olanlara afiyet şifa olsun. 💕



📍  Dipnot: Burada kendi denemelerimi anlatmakla beraber satır aralarına serpiştirdiğim bilgiler için kullandığım kaynaklardan bir tanesi  Brian R. Clement ve Theresa Foy DiGeronimo tarafından yazılmış olan İdeal Sağlık İçin Canlı Besinler  kitabıBir diğeri henüz blogda bahsedemesem de beni çok etkileyen Joel Fuhrman ın Süper Bağışıklık adlı kitabı. 

27 Mayıs 2016 Cuma

Gecenin Ritmi ~ İbrahim Maalouf


“ … Ama çöldesin şimdi. Öyleyse en iyisi çölün içine dal. Dünyayı ve aynı zamanda yeryüzünde olan herhangi bir şeyi anlamana yardımcı olur. Çölü anlamaya bile ihtiyacın yok: Bir tek kum tanesini seyretmen yeter; o zaman orda Evren'in bütün harikalarını göreceksin.
-Çölün içine dalmak için ne yapmalıyım?
-Kendi yüreğini dinle. Yüreğin her şeyi bilir, çünkü Evrenin Ruhu’ ndan gelmektedir ve bir gün oraya geri dönecektir. ” 
📖 ‘Faydalı bir kitabı ilk defa okuduğum zaman, yeni bir dost edindim sanırım, beğendiğim, sevdiğim bir kitabı tekrar okuduğum zaman da eski bir dosta kavuşmuş gibi okurum’ hissiyatı. İbrahim Maalouf’ un müziği Simyacı’nın ruhuna ayrı bir keyif verdi.

20 Mayıs 2016 Cuma

Ev yapımı badem sütü tarifi 🍶

Bazen bir yazıyı yazmayı planlıyor, kafamda tasarlıyor ancak bir türlü bilgisayar başına geçip yazamıyorum. Ama bu  akşam buraya güzel bir tarif bırakmaya kararlıyım. Konumuz başlıktan da anlaşılacağı üzere badem sütü.

Bir yandan süt endüstrisinin bekası için ineklere verilen hormonlar, antibiyotikler, GDO lu yemler diğer yandan bilinçsiz hayvancılık uygulamaları nedeni ile hayvanlarda görülen hastalıklar, sağım sırasında bulaşılar derken içtiğimiz süte olan güvenimiz gün geçtikçe azaldı. Ardından uygulanan ısıl işlemler ile besin değerini koruyup korumadığını, protein kalitesinin yeterli olup olmadığını sorgulamaya başladık. Sonra sütün içinde sütten çok süt tozu olduğunu okuduk, izledik. UHT mi olsun günlük süt mü olsun derken karşımıza  “Çocuğunuz okul sütü içsin mi ?” seçimi çıktı. Bir de baktık okul sütü denilen süt UHT olup arz fazlası olduğu iddia edilen bir süt çıktı, şaşırdık. Sonra hayatımıza laktoz intolerans diye bir kavram girdi ve süt ile süt ürünlerinin alerjik olabileceğini öğrendik. Oysa temel kalsiyum kaynağımızın süt olduğuna yıllarca ne de güzel inanmıştık! Şimdi biliyoruz ki ambalajların üzerindeki çayırdaki mutlu inek resminin arkasındaki gerçekler başka..

Neyse ki canlı beslenme (raw food) incelemelerim ve denemelerimden sonra hayatıma badem sütü ve fındık sütü gibi iki güzel ve besin değeri yüksek lezzet girdi. Pek çok vegan tarifte geçen badem sütünü evde hazırlamak da oldukça kolay.  Badem sütü adı verilen bu içecek elbette ki inek sütünden farklı ancak özellikle veganlar ile laktoz intoleransı sebebiyle süt tüketemeyen kişiler tarafından tercih edilen, besleyici özellikleri ve hoş aroması ile keyifli bir içecek. Pek çok tarifte süte alternatif olarak kullanılabiliyor.


17 Mayıs 2016 Salı

Günün Ritmi


“Hayatı anlamadan geçip gidiyoruz. Olgunlaşmak kalbin daha hassas, kanın daha sıcak, zekanın daha işlek, ruhun daha huzurlu olması demek. İçlerinde böyle bir canlılık, böyle bir hayat coşkunluğu duyanlar dünyanın biricik hakimleridir. Bütün diğer hükümdarlıklar bu saltanatın maddileşmesi, fakirleşmesidir: Bir nevi tiyatro krallığı.” — Cemil Meriç


Hayat, yeşille mavi arasında bir yerde.

15 Mayıs 2016 Pazar

Temiz Beslenme : İdeal Sağlık İçin Canlı Besinler





Baktığınızda 300 sayfalık bir kitap ama beni binlerce sayfaya ulaştırdı, pek çok makaleyi kurcalattı, kafamı oldukça karıştırdı, yeni insanlarla tanışmama vesile oldu, youtube videoları izletti,  evde buğday çimlendirmeme, maş fasulyesi filizlendirmeme önayak oldu ve bir kitap olarak misyonunu önemli ölçüde gerçekleştirdi. Bundan sonrası artık  bana kalmış .

Bazen okuduğun bir kitabın hayatını etkileme, değiştirme ve dönüştürme potansiyeli olduğunu hissedersin. Sayfalar arasında ilerledikçe öğrendiklerin ezberini bozar ve yeni bir yaşam stiline doğru bir adım atmak üzere olduğunu sezersin. Fakat bu kolay olmaz her değişiklik gibi sancılı bir süreç başlatacaktır.En önemlisi ise kitabın sana sunduğu bu yeni yaşam stilini koruyabilecek misin yoksa kitabı okuduktan sonra raftaki yerine koyup kendi konfor alanına dönerek unutacak mısın? İşte belirleyici unsur tam olarak da budur aslında.



Malum, günümüzde toksik maddelerle iç içeyiz. Hava ve çevre kirliliği, temizlik kimyasalları,  tarımda kullanılan tarım ilaçları, gıdalardaki katkı maddeleri, GDO lu gıdalar, hormonlu hayvansal besinler, soluduğumuz tehlikeli kimyasallar, ağır metaller ve artık her yerde olan elektromanyetik alanlar, yani şehir hayatının kendisi toksiktir. Buna ilaveten yaşamımızın bir parçası haline gelen stres de toksin oluşumunu artırır ve tüm hastalıkların başrol oyuncusudur. Bütün bu dış etkenler haricinde vücudumuzun kendisi doğal metabolik faaliyetleri sonucu toksin oluşturur. Çünkü yediğimiz, içtiğimiz her şeyin ve soluduğumuz havanın temel amacı enerji üretmek ve hayatta kalmaktır. Yakıt alındığında, bunun enerjiye dönmesi için yanması gerekir. Şunu unutmayın, nerede bir üretim, bir ateş varsa, orada kül ve duman olur. Yani toksik madde.





Bu kitabın ana fikri ise canlı beslenme stili ile genel sağlığımızı iyileştirmek, vücudumuza en az toksik maddeyi sokmak, temiz beslenerek kendimizin en iyi versiyonunu oluşturmak. Bu kitap bir diyet kitabı, kalori hesabı kitabı, detoks ya da sadece beslenme kitabı değil. Sağlıklı yaşamak, sağlıklı yaşlanmak, toksinlerden arınmak ve hastalıkları önlemek için iyi bir kılavuz diyebiliriz. Bedensel ve ruhsal sağlığı birbirinden ayırmadan işlemiş yol gösterici bir kaynak. Bu nedenle bir taraftan canlı besinlerle beslenmeyi,  kendi tahılınızı fasulyenizi filizlendirmeyi öğretirken diğer yandan oruç, kuru cilt fırçalama, bağırsak temizliği, buhar banyosu, aromaterapi gibi alternatif olumlu davranışlar üzerinde bilgiler içeriyor.

Kitabın yazarları Brian R. Clement ve Theresa Foy DiGeronimo, kitapta canlı besinlerin sağlık için neden çok önemli olduğunu açıklıyor ve canlı besinlere geçiş için etkili bir program sunuyorlar. Bu tür kitapları seçerken yazarların mesleklerine ve kariyerlerine dikkat etmek gerektiğini benzeri kitapları okudukça daha iyi anladım.  Yazarlardan Brian R. Clement, Florida West Palm Beach'te bulunan Hipokrat Sağlık Enstitüsü başkanı ve Holistik Sağlık Birliği kurucu başkanıdır. Theresa Foy DiGeronimo, New jersey The William Patterson Üniversitesi İngilizce Bölümü'nde doçent ve içlerinde The Natural Way of Healing Chronic Pain'in de bulunduğu pek çok kitabın yazarıdır. Orijinal adıLiving Foods for Optimum Health olan bu kitabı İngilizce aslından Evren Mutlu çevirmiş, gayet de iyi çevirmiş ve kitap ALFA tarafından yayınlanmış.

Kitabın adında geçen canlı besin terimi (RALF: Raw and Living Foods) kulağa hoş geliyor değil mi? Nedir canlı besin  derseniz  kısaca güneş alarak büyümüş ve böylece içinde gerçek yaşam gücü ve enerjisi taşıyan pişmemiş çiğ meyve, sebze, her tür yeşillik, bitkiler, filizlendirilmiş tahıl, tohum, kuru meyve ve kabuklu yemişler canlı besin olarak tanımlanabilir. Bu gıdalar aynı zamanda enzim taşıyan temiz besinlerdir. Bol miktarda temel aminoasitler, fitokimyasallar  ve klorofil içerirler.

Sıcak sıcak çorba içmek, etli sebzeli yemekleri suyuna bana bana yemek, iyi pişmiş etleri, mantıları  lüpletmek varken besinleri neden çiğ tüketelim, pişirmek besinlere ne yapıyor da biz canlı besin tercih edelim derseniz yazar bunları kitabında şahanesiyle anlatmış. Ben hatırımda kalanları kısaca özet geçeyim:
  • Pişirilen besinler besin değerlerinin ve bize sunabilecekleri hayat enerjilerinin önemli bir kısmını maalesef kaybeder. Çünkü pişirme işlemi yiyeceklerin RNA ve DNA yapılarını bozar. Örneğin bir tohumu alıp bir kaç dakika bile pişirseniz daha sonra onu toprağa ektiğinizde çimlenmez.Çünkü pişirmeyle yaşam enerjisini kaybeder ve enzimleri ölür.

  • Pişirdiğimizde gıda maddesi öncelikli olarak yapısındaki suyu kaybeder. Sebze suyu da alkali su olması nedeni ile değerlidir. Mesela uğraşır didinir temizler ve bir kilo sebzeyi pişirirsiniz minicik kalır, bilirsiniz. Ben bu hüsranı özellikle temizlemekte çok uğraştığım ıspanakta yaşarım.

  • 48 derecenin üzerinde bir ısıl işlem sonrasında sebzelerin proteinlerin yaklaşık %50 si, vitaminlerin ise %50-80 i kaybolur. Çünkü ısıl işlem gıdanın moleküler yapısını değiştirir. Bu yüzdendir ki kaya gibi sert bir patates haşlanınca yumuşacık olur. Dolayısıyla yapısındaki proteinlerin, vitaminlerin molekül yapısı da bozulur. Vitamini suyunda diye yemeğin suyunu az yemedik zamanında.

  • Vücudumuzda metabolik enzimler ve sindirim enzimleri olmak üzere iki tip enzim vardır. Enzimler vücudumuzdaki bütün kimyasal reaksiyonlara katılırlar. Onlar olmadan  hücre bölünmesi,  bağışıklık sistemi işlevleri, enerji üretimi veya beyin aktivitesi olmaz. Hiçbir vitamin veya hormon enzimler olmadan görevini yerine getiremez. Ancakenzimler pişirme sırasında meydana gelen moleküler yıkıma karşı çok duyarlıdır. 48 derece üzerindeki bir ısıl işlem enzimlerin tamamını yok eder. Ne yazık ki her birimize doğum sırasında ömür boyu tüm beden sistemimizi korumak için sınırlı sayıda enzim verilmiştir. Diğer gerekli olan miktar ise yediğimiz besinlerden alınabilir. İlginç bir şekilde, her besin tam olarak, onu tamamen parçalamaya yetecek miktarda sindirim enzimi karışımı içerir. Ancak alınan besinde ısıl işlem ile parçalanırsa vücut bunu kendi stoklarından karşılamak ve de pankreas sürekli sindirim enzimleri üretmek zorunda kalır. Yani yediğimiz her pişmiş yemek enzim rezervimizden kullanır! Yaşlanma da aslında  enzimlerin tükenmesinden başka bir şey değildir. 

  • Bağışıklığa ve sindirime yardımcı olan faydalı mikroorganizmaların aktiflikleri kaybolur.

  • Pestisitler vücudumuzda daha kolay emilen daha toksik bileşenlerine ayrılırlar.  

  • Sebzeler çiğken elektron deposudur. Yüksek ısıda pişirme ile oksijen kaybolur ve serbest radikaller ortaya çıkar. Serbest radikaller de bedende serbest kaldıklarından yağ, protein ve hatta DNA nın elektronlarından çalar ve vücudumuzda asitlenmeye sebep olur. Dip not olarak şunu da belirteyim özellikle koyu yeşil ve mor sebzeler çiğ tüketildiklerinde çok yüksek antioksidan kapasitesine sahiptir.

  • İşlem görmüş yiyecekler, içindeki kimyasallar (lezzet artırıcılar, renk maddeleri, koruyucular) yüzünden daha fazla sağlık riski taşır.

  • Et, yumurta, süt ve süt ürünleri de dahil olmak üzere tüm hayvansal gıdalar sindirim sistemi ve kan için asitlendirici özelliktedir. Sindirimle birlikte bağırsaklarda, yüksek oranda çürütücü atıklar oluşturur. Beden onları temizlemek için uğraşır da uğraşır.
Bu kadar madde çiğ besinlerin gücüne ikna olmak için kafi sanıyorum.

Peki çiğ beslendiğimizde bizi bekleyen güzellikler neler, canlı beslenme neleri vadediyor  derseniz:

  • İçilen çiğ sebze suları sayesinde etleri, sütleri, yağları sindirmekten bitap düşmüş sindirim sistemimiz bir oh çekiyor ve toksinleri attıkça rahatlıyor. Böylece toksinler ile boğuşmak yerine antioksidanları, vitaminleri, enzimleri, mineralleri, bitkisel lifleri kullanarak  tüm mesaisini kendini onarmak, yenilemek üzere harcıyor.
  • Besinlerin pişirilmeden tüketilmesi neticesinde maksimum derecede alınan canlı enerji sayesinde yaşlanma etkileri gecikir. Et, süt, yumurta gibi hayvansal besinler tüketerek oldukça asitli hale gelen vücuttan alkali vücuda geçildikçe anti-aging özelliği sayesinde kişiler daha genç ve zinde hissetmekle kalmıyor öyle de görünüyor.
  • Sabahları yataktan kalkmakta zorlanan ve gün içinde sürekli uyku durum hali yaşayan  kişilerde de mucize gibi bir etki yaratıyor ve çiğ beslenme ile kişiler güne daha dinç ve enerjik başlayabiliyorlar.
  • Sindirim sistemi üzerindeki olumlu etkileri sayesinde karaciğerin ve aynı zamanda böbreklerin de zarar görmesini engelleyerek pek çok hastalık oluşumunu engelliyor.Sağlam bir bağışıklık sistemi kurulumunu sağlar.
En en en güzeli ise pişirme işleminin ortadan kalkması ile yağ olmayan, kirlenmeyen bir mutfak sağlar  😉 Tencere, tava, yanmış yağ, ovma, cifleme  vs. yok.

Türkiye gibi sebzesi çeşitli ve bol, mutfağında otların sebzelerin meyvelerin boy gösterdiği, zeytinyağlıları birbirinden güzel, kuru yemişleri dünya çapında ünlü, kadının hasının mutfakta maharetli, annenin asli görevinin aileyi sağlıklı beslemek olduğu bir kültürden geliyoruz. Tabi diğer taraftan hamur işi yiyecekler, börekler, pideler, açmalar, kebaplar , baklavalar, şerbetli tatlılar da bizim kültürümüzün önemli bir parçası. O nedenle sağlıklı beslenmeyi belirleyecek unsurun başında tercihlerimiz geliyor. Sağlık problemleri başlamadan, vücudumuz çeşitli uyarılar ile sinyal vermeden önce yediklerimizin sorumluluğunu üzerimize almak gerekiyor.







Canlı beslenme konusunda kendi deneyimlerime gelince;

Kısa bir öykü paylaşmak istiyorum:
“Bir ailenin çocukları çok fazla dondurma tüketiyor ve bu sağlıksız beslenme alışkanlığı nedeni ile aile çocuklarını bir çare bulabilmesi için doktora götürür. Doktor çocuğu muayene ettikten sonra anne babaya şu an için bir şey yapamayacağını söyler ve bir hafta sonraya tekrar gelmelerini ister.

Çift çocuklarını alarak bir hafta sonra tekrar doktoru ziyaret ederler ve doktor çocuk ile odasında konuştuktan sonra çocuk onun söyledikleri anlayıp uygulayarak sonuçta dondurmaya olan aşırı düşkünlüğünden kurtulur. Fakat çocuğun anne ve babası, doktorun neden bir hafta önce çocukla konuşmayıp da onları bir hafta sonra çağırdığını merak edip doktora sorarlar. Doktor da açık sözlülükle, ‘bir hafta önce henüz kendisinin dondurmayı bırakamadığını, bunu ancak bir hafta içinde yapmayı başarabildiğini, dolayısıyla bir hafta önce çocuğa söyleyecek deneyimlenmiş gerçekçi önerisi olmadığını’ söyler.“

Sonuçta insanları değiştirmek çok kolay değil, özellikle kendi başaramadığımız konularda ama kendimizi değiştirerek onlara örnek olabiliriz, ya da yeni bir bakış kazandırabiliriz. Bu ve buna paralel konularda halen araştırıyor, kitaplar okuyorum, kademeli kademeli denemeler, kısmi geçişler yapıyorum ve bu konuda uzmanlığım sadece mesleğimin bir parçası olması ile sınırlı. %100 çiğ beslenmek oldukça zor. Ancak %60-70 seviyelerinde bile olsa kör topal bir süredir canlı besinlere ağırlık verdim diyelim. Hala aklımı kurcalayan ikna olamadığım hususlar var. Hayvansal kaynaklarda bulunan B12 vitamininin yeterli alınıp alınamadığı gibi veya meyve sebzelerdeki tarım ilaçlarını uzaklaştırma konusu gibi.Umarım iyi birşey yapalım derken tonla pestisite maruz kalmıyoruzdur. Neyse denemelerim neticesinde :
  • Daha fazla canlı besin tüketmek sonucunda şimdilik  daha fazla enerjik, dinç hissediyorum 💃  Midem rahat ve ciddi bir hafiflik hissi hakim.En önemlisi keyfime çok olumlu katkı sağladı.İlk hafta belirgin şekilde zordu yalnız. Ancak zaten beslenme şeklim ile arada uçurum olmadığı için adaptasyon hızlı oldu.
  • Organik gıda araştırıp, pazar pazar geziyorum. Bu yönüyle de keyifli 😳  
  • Kitapta pek çok vegan tarif var. Benzer şekilde internette araştırdıkça şahane tarifler ile karşılaştım.  Birçok “superfood” var tariflerde. 
  • İlk badem sütümü yaptım.Badem sütü alkali olması ve yüksek kalsiyum içeriğiyle muazzam bir içecek. 
  • Belirgin şekilde daha rahat uyumama vesile oldu. Tabi bunda pilates ve yoga ikilisinin katkısı da yadsınamaz.
  • Kitap sonrasında hayatıma turp filizi, üzüm çekirdeği yağı, hindistan cevizi yağı, yonca filizi, kinoa, chia tohumu gibi daha önce yemediğim tatlar girmiş oldu.
  • Damak tadım ufak ufak filizlenmiş, hafif toprak kokulu tohumlaraalışıyor.
  • İyi bir blendera ve katı sebze sıkacağına ihtiyacınız olduğunu unutmayın. Hatta sebze ve yeşillikleri çok iyi sıkan, çözülmez liften tamamen ayıran bir slow juicer gerekiyor. Şimdilik smoothie yapmak için blender ve katı meyve sıkacağı yeterli oluyor ama slow juicer araştırıyorum. Belki ilerleyen süreçte kısmen de olsa çiğ beslenmeye devam edebilirsem sıcak yemekler için bir dehidratöre de ihtiyacım olacak, bilemiyorum. Dehidratör bir nevi bir fırın. Ama normal fırınlar gibi çok yüksek sıcaklıklara çıkmıyor, en fazla 46 dereceye kadar yükseliyor. İçine konulan besinlerin suyunu uçurarak bir manada pişmişler izlenimi veriyor. Örneğin kurutulmuş domates ya da hurma gibi. Burada sebzeleri pişirip/kurutup, blender’da karıştırıp hamur kıvamına getirip, sebze pizzalar, purgerler yapıyorlar.
  • Meyveleri kesinlikle yemeklerden en az birkaç saat önce yemeye dikkat ediyorum. Ya da yemekten en az iki saat sonra. Yanlış kombinasyonda yenen meyve vücuda yarar yerine sadece asit oluşturur ve o  yediğiniz öğünün de sindirimini bozup, midede fermente olup çürümeye başlar.
  • Her beslenme şeklinin önerdiği gibi su çok elzem. En az 2 litre su içmeyi unutmamak gerekiyor. Bir öneri de yemek sırasında ve sonrasında su içmemeniz.Suyu keyifli ve alkali hale getirmeyi unutmayın. Nane, limon, salatalık,taze zencefil ilavesi ile alkali; elma,tarçın ilavesi ile leziz sular ile günlük su tüketiminizi artırabilirsiniz.

Kitap ve kendi deneyimlerim hakkında şimdilik bu kadar.İlerleyen postlarda buğday çimlendirme, kitapta geçen kimi oruçlar , agave şurubu ve birkaç tarif üzerine yazmayı umuyorum. Kitap sağlıklı ve temiz beslenme hususunda bilgi vermenin yanısıra motivasyon da sağlıyor. Okuyun derim. Unutmayın,bedenimize güç veren yediğimiz yemekler değildir, bize güç veren, sindirip özümleyebildiklerimizdir

Son olarak, canlı beslenmenin amacı kilo vermek değildir. Müthiş sağlık, gençlik, yenilenme ve hayat enerjisidir gerçek hedef. Arzulanan beden şekli, o ulaşılan sağlık ve gençlikle kendiliğinden gelir zaten. 

Bu arada blogum üzerindeki menülere Sağlıklı Yaşam butonu ekleyerek bu topice  uygun postları orada toplamaya başladım .
Sağlıkla kalın 💜