22 Temmuz 2015 Çarşamba

Taare Zameen Par (Yeryüzündeki Minik Yıldızlar)

 3x9=3


Hani olur ya, bir film izler ve beklediğinizin çok üzerinde bir tat alır ve o filmden yola çıkarak yönetmenin tüm diğer filmlerini izleme yarışına girer ve hatta benzeri konudaki filmlere de derin açlık hissedersiniz. Birden zaman dar gelir, yapılacak pek çok iş vardır ve bu işler arasında ince ayar çekmek zaruridir çünkü hiç bir filmini ıskalamak  istemez insan. İşte böyle bir filmdi Taare Zameen Par (Yeryüzündeki Minik Yıldızlar) benim için.
Google da bambaşka bir konuda arama yaparken  tesadüfen karşıma çıkmıştı bu film. Ama zaten hayatımda örnekleri de azımsanamayacak kadar çoktur böyle tesadüfler ile karşıma çıkan güzelliklerin.. Uzun ön dişleri ve boncuk bakışları ile filmin başrol oyuncusu  Ishaan (Darsheel Safry) adındaki bu 8-9 yaşlarındaki erkek çocuğuna zaten ilk görüşte vurulmuştum. Göz attığım yorumlarda anne-babalar ve eğitimciler için şiddetle tavsiye ediliyordu bu film. İzlemeye değerdi. Farklı sulara yelken açmamı sağladığı içinse oldukça mutluyum.

2007 yapımı, Aamir Khan tarafından yazıp yönetilen ve aynı zamanda baş rol oyuncularından biri olduğu seyrederken hem duygulandıran hem eğlendiren hem de eğiten bir Hint filmi. Aslında burada amacım film hakkında spoiler oluşturmak ya da filmin sinemasal kalitesini değerlendirmek değil de daha çok bende hissettirdiklerini aktarmak. Film kalbime dokundu. Film kalbime dokunabildi. Her şeyden önce filmin adı Yeryüzündeki Minik Yıldızlar yani çocuklar.
Filmi izlerken Ishaan karakteri etrafında kurulan yaşamsal detaylar beni avuçlarına aldı. Onunla beraber gökyüzüne dalabildim. Onunla beraber okuldan kaçabildim. Gezegenleri çarpıştırdım. Bir boya ustasını keyifle izledim. Disleksi rahatsızlığı olan bu küçük çocukta korkusuz bir yürek ve muazzam hayal gücü vardı. Onun istedikleri o kadar basitti ki : oynamak, sevilmek,resim yapmak, derslere zorlanmamak, eğlenmek. Fakat ailesinin, eğitimcilerin ve çevresinin ondan istedikleri ise bambaşkaydı. Çünkü eğitim sistemleri onları tek-tip insan formatına sokmuştu. Önünde her dersinde başarılı bir ağabeyi vardı ve ailesi de ağabeyi gibi başarılı bir öğrenci olmasını istiyordu. Özellikle babası deneme yanılmalar ile kendi keşiflerini yapmasına sıcak bakmıyordu.
Film  öğretmenlerin soğuk sesiyle yaptığı sınav sonuçlarını açıklaması ile başlıyor. Herkes ortalamanın üzerinde not alırken Ishaan için açıklanan notlar sınıf ortalamasının çok çok altında. Ishaan’da dersleri öğrenmede ters giden bir şeyler var. Okuma ve dolayısıyla öğrenme güçlüğü yaşıyor, atılan topu yakalamakta zorluklar çekiyor, gömleğini ilikleyemiyor, ayakkabısını bağlayamıyor. Harfler gözünün önünde adeta dans ediyor,  b ve d gibi bazı harfleri ve bazı rakamları karıştırıyor, yazma ödevlerinden kaçınıyor. Bir şeyler ters gidiyor. O da bunun farkında çünkü gayret gösterdiğinde bile yapamıyor. Ancak yaşadığı bu rahatsızlığından ne ailesi ne de öğretmenleri haberdar. Daha doğrusu sorunun farkındalar ama sorunun kaynağına inmekte başarısız ve yetersizler. Zaman içerisinde çevresel “beceriksizlik” baskısı arttığı için Ishaan’ın kendine güveni dibe batıyor ve kabiliyetsizliklerini biraz tembelliğe, biraz kayıtsızlığa ve de yaramazlığa vuruyor. Hırsını çevresinden çıkarıyor. Herkese başkaldırmaya başlıyor. Gittikçe ise iyice yalnızlaşıyor. İşte bu yalnızlaştırmayı karşısına mucizevi şekilde çıkan geçici resim öğretmeni Nikumbh şu örnekle açıklıyor “ Solomon adalarında, yerli halk ormanın bir bölümünü tarımda kullanmak istediklerinde, ağaçları kesmezlermiş. Onun yerine ağaçların etrafını sarıp bağırarak sövüp sayarlar, lanet okurlarmış. bir kaç güne kalmadan ağacın yaprakları solar, kuruyup büzülür ve kendi kendine ölüp gidermiş.”

Oysa Ishaan keşfetme meraklısı bir çocuk. Aslında bütün çocukların ebeveynler onları köreltmeden önce oldukları gibi. Kendi korkularını onlara empoze etmeden önce hissettikleri gibi. Daha filmin girişinde bile Ishaan ile tanıştığımız sahne o kadar insanı içine çekiyor ki bu sahnede Ishaan sığ kirli bir su birikintisinde kendine engin ve renkli bir o kadar da canlı bir dünya oluşturmayı başarmış. Minik balıkları yakalayıp onlar için oluşturduğu akvaryumuyla oldukça mutlu. Rengarenk resimler yapmakta ise oldukça marifetli. Ishaan’ın mekanlar ile iletişimi ise öyle kuvvetli idi ki.Mekanları keşfetmeye ve mekana dair bilgileri toplamaya bayılıyordu.
Film oldukça uzun sayılır. İllüstrasyonlar ve müzikler de bu uzamaya katkı sağlamış. Pek çokları belki bu illüstrasyonlardan ve müziklerden pek hoşlanmamıştır. Ama ben i-na-nıl-maz keyif aldım. O kısımları tekrar tekrar izledim. Şarkıların sözlerinde bir tatlı huzur ve bazılarında ise derin hüzün var. Mera Jahan yani Benim Dünyam şarkısının geçtiği sahnede Ishaan ödevlerini yapamadığı için okuldan kaçar ve o günü gezerek, dolaşarak, insanları gözlemleyerek geçirir. Küçük anlardan keyif alır. İşte o şarkının sözleri
“Mera Jahan/Benim Dünyam
biraz tatlı, biraz ekşi
biraz yakın, ama çok uzak değil
bana gereken, tüm ihtiyacım olan
özgür olmak
dokunacak kadar  yakın olmasına rağmen
kaybolur bir anda, sanki bir serap düşlerin dokusu
bir kazak gibi ısıtır beyaz bulutların ötesindedir  benim dünyam
izin ver de gürültü yapmadan gireyim,
girmeme izin ver şüpheliyim
vardır benim gibi, daha niceleri yalnız değilim
düş kuruyor yürüyorum , yarı uyanık
adım atıyorum ve sendeliyorum yalnız değilim
uyur-gezer, şaşkın yürürken tökezliyorum
artık şüphem yok  batan güneşin tekrar doğacağından
dünyam bir çözüldü mü herkesi şaşırtacak
gözlerim açık nasıl da koşuyorum, nasıl da koşuyorum öte dünyaya
sonra kuş gibi süzülüyorum, tam da olmak istediğim
uçan binlerce kanat gökyüzünü keşfediyor
çok fazla dönemeç var, takip edilecek çok fazla yol ve keşfedecek bir dünya
bu çocukluk yılları hiç bir zaman geri gelmeyecek
öyleyse gününü bol bol harca dostum
beş parasızsan veresiye harca
hayatın tadını çıkar ”
Filmin şarkılarına ve liriklerine şuradan ulaşabilirsiniz.Hele ki Maa/Mum şarkısı ciğer söken cinstendir.
 Ayrıca filmde disleksi ile ilgili birçok spesifik bulguya değinilmiş olmasını da yararlı buldum. Çünkü henüz fazla bilinmeyen ya da diğer rahatsızlıklar ile karıştırılan bir kavram. İlgi, farklı öğretme teknikleri  ve doğru iletişimle disleksinin üstesinden gelinebilecek bir durum olduğuna işaret etmesi de bu tür sorunlar ile mücadele edenler için ümit verici. Evet kesinlikle her çocuk özeldir! Peki 3x9=3 ne mi? Beni filmdeki en etkileyen sahne ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder