4 Kasım 2016 Cuma

Çocuğunuza Sınır Koyma ~ Robert J. Mackenzie 📖

Bu sabah izlediğim haber videosu karşısında dondum kaldım. Okul servisini kaçıran çocuğunu cezalandırmak için çamaşır ipiyle arabaya bağlayarak - videoda görünmese bile sürüklediği iddia edilen - annenin onu durdurmaya çalışan çevre halkı ile münakaşasının videosundan bahsediyorum. Sabah sabah, daha güne yeni başlamışken bütün gün beni yaralayan bu görüntüyü zihnimde evirdim çevirdim, öfkelendim, duygusallaştım, isyan ettim, kahroldum, ah be kadın çocuğuna bunu nasıl yapabildin diye hesap sormak istedim. Bana göre servis ile çocuğunu okula gönderen annenin tek bir endişesi olabilir; o da çocuğunun okula sağ sağlim gidip dönmesi. İnsan canından öte bir cana nasıl bunu yapabilir aklım almıyor. En az konunun kendisi kadar can yakıcı kısım ise kadının (anne diyemiyorum) “ne var babam da bana yapıyordu” sözü oldu. Beynimde düşünceler fink atıyor. Çocuğuna dışarıda bunu yapan, ellerinden kollarından bağladığı yetmezmiş gibi belinden de bağlamayı akıl eden bu insan! evde neler yapmıştır, çocukta daha ne yaralar açılmıştır kim bilir diye düşünmek dahi istemiyorum. Oysa anne yaraları iyileştirendir.

Bu görüntüler geçen haftalarda okuduğum, bir türlü fırsat bulup burada bahsedemediğim Robert J. Mackenzie’nin Çocuğunuza Sınır Koymak adlı kitabını aklıma getirdi. Ceza ile eğitimin mümkün olmayacağına ve cezalandırmak yerine ne yapılması gerektiğine de geniş yer veren bu kitabı bir an önce paylaşmak istedim.  Çünkü ceza ve benzeri metotlara başvuran ebeveynler (öğretmenler) çocuklarına nasıl sınır koyacaklarını bilmeyen, ciddi bilgi eksiğinden dolayı sürekli yanlış metotlara başvurup olayı iyice çıkılmaz hale getiren kişilerdir özünde.

Oysa ki ceza vermek çocukları alçaltır. Duygularını incitir, onları öfkelendirir, intikam alma duygusunu pekiştirir,  direnmeye ya da geri çekilmeye iter. İşbirliği mesajı vermeyi imkansız hale getirir. Ceza ile büyütülmüş ebeveynler maalesef sıklıkla aynı yaklaşımı kendi çocuklarına da uyguluyor. Çocukların öğrenmek için acı dolu sonuçlara katlanmaları gerektiğine inanıyorlar.

Çocuklu hayatta sabrımızın sınanacağı günler elbette oluyor olacak da. Ama anne baba olarak o günler için hazırlanmak da bize düşüyor. Kendi anne babamızdan görmemiş olmak da mazeret değil. Okuyup araştırarak, doğru örnekleri bulup çıkararak bu yolda kendimizi ve eşimizi eğitmek, geliştirmek zorundayız. 

Çocuklar kuralları ve onaylanan davranışları bilerek doğmazlar. Bu nedenle ev çocukları gerçek dünyaya hazırlayan bir eğitim yeri gibidir. Bu eğitim yerinde çocuklarımız öğrenci bizler de öğretmeniz. Öğrettiğimiz davranışlar ise onları dış dünyaya hazırlayacak ve dış dünyanın standartlarını keşfetmelerini kolaylaştıracaktır. Dış dünyaya açıldıklarında dışlanmalar, kabul edilmemeler, çatışmalar ve olumsuz tepkilerle karşılaşmamaları için onlara önce yaşadıkları ortamın kurallarını öğretmeliyiz. Daha somutlaştırmak için bir örnek vermek gerekirse mesela diyelim ki çocuğunuz evde koltukların üzerinde zıplıyor, bir koltuktan diğerine hopluyor ve siz “onu sınırlandırmayalım ki bedensel yönü gelişsin, çocukluğunu yaşasın” diyerek hiç tepki vermiyorsunuz ve zaman zaman bu davranışına gülümsüyor, alkış tutuyorsunuz. Sonra bir gün bir ziyarete arkadaşınızın evine gittiğinizde çocuğunuz arkadaşınızın salonunda da aynı davranışı sergiliyor hop o koltuktan diğerine zıplıyor ve ev sahibi “AAA ZIPLAMA, İN AŞAĞI, YAVAŞ OL !” diye tepki gösteriyor. Çocuğunuz bunun şirinlik olduğunu düşünüp övgü beklerken bu sert tepki karşısında üzüntü duyuyor ve kafası karışıyor; çünkü yanlış bir şey yaptığını düşünmüyor. O nedenle her ne kadar çocuğunuzu son derece özgür yetiştirmek istesek de onun hayatta dışlanmaması ve kabul görmesi için de sınırları çok iyi öğrenmesini sağlamalıyız.  Yoksa evde prens ya da prenses muamelesi gören çocuk okulda ve benzeri ev dışı mekanlarda kendini oldukça kötü ve değersiz hissedebilir, uyum problemleri yaşar. Nerede duracağını bilememek çocuk için de baş edilmesi zor bir durumdur. İşte bu nedenle çocukların aslında sınırları öğrenmeye ihtiyacı vardır. Sınırlar, çocukların hem kendilerini hem de yaşadıkları ortamı kavramalarını sağlar; onlara keşif ve öğrenme fırsatı sunar. 

Çocuklarımıza sınır koymak konusunda 398 sayfalık bu kitaptan edindiğim fikirleri oldukça detaylı anlatmaya çalışacağım.Çünkü gerçekten bol vaka örnekleri içerdiği için okunması kolay bir kitap gibi dursa da inanın hiç de öyle değil. Bölüm bölüm ilerleyen bu kitap aynı zamanda akılda tutulması zor bir kitap. Herhangi bir kriz anı ile karşılaştığımda “hımmm acaba şimdi ne yapmalıydım” diye düşünmek istemiyorum.  O nedenle not ala ala okuduğum bu kitabı aradan belli bir zaman geçtikten sonra (daha bu çocukluk yıllarının ergenliği de var) unutmamak için blogumda detaylı bir şekilde anlatmak istedim.
📌 Robert J. Mackenzie çocuğunuza önce sınırları bir güzel anlatın diyor. Sonuçta çocuk detayını bilmediği bir kurala nasıl uysun? Yani sınırlar açıkça belirlenmiş ve tutarlı olmalı. Böylece çocuklar onaylanan davranışın ne olduğunu öğrenecektir. Açıkça belirlenmeyen ya da tutarsız olan sınırlar yol işareti olmayan yolda ilerlemeye benzer. Çocuğun kafası karışır. Yanlış yola sapabilir. 
8 yaşındaki oğlumu arkadaşlarıyla dışarıda oynaması için bahçede yalnız bırakmadan önce “Uzaklaşmak yok, 15 dakika sonra gelip seni alacağım ve markete gideceğiz” dedim ve 15 dakika sonra geldiğimde bizim bahçede değil karşı sitenin bahçesinde oynarken buldum. Çok endişelenmiş ve sinirlenmiş olmama rağmen oğlum suratıma boş ve de neden sinirlendiğimi anlayamaz bir ifadeyle bakarak “Ama sen karşı bahçeye geçme demedin ki” dedi. E haklıydı, “Uzaklaşma” gayet ucu açık, yetersiz ve fazla bir şey ifade etmeyen bir kural. Nereye göre uzaklaşma, ne kadar mesafe uzak, öncelikle “uzaklaşma”nın doğru düzgün bir tarifini yap !! İşte aslında biz büyüklerin en temel problemi de bu. Çocuğumuzu dengimiz zannedip ne söylemek istediğimizi bir çırpıda anlayacaklarını varsayıyoruz.
Bu konuyla ilgili yazar ise şöyle bir örnek vermiş kitabında:
“5 yaşındaki Andrew ebeveynini sürekli meşgul ediyor, işlerini yarıda kesip araya giriyor, ebeveynini de bütün ilgilerini ona çeviriyordu. Andrew un bu davranışından hiç memnun değillerdi, ama bunun gelip geçici bir şey olduğunu düşünüyorlardı. 6 yaşına gelince bu davranışından vazgeçip daha saygılı bir çocuk olacak, diyorlardı kendi kendilerine. Çoğumuz gibi Andrew ün ebeveynleri de oğullarından ne beklediklerinin bilincindeydi. Ama Andrew onların akıllarını okuyamazdı. Andrew onların akıllarında değil, gerçek bir dünyada yaşıyordu ve o sadece yaşadıklarıyla bir sonuca varıyordu. Yaşadığı şey ise söz kesmenin araya girmenin normal bir şey olduğuydu. Bunu yapmasına sürekli izin veriliyorsa Andrew başka hangi sonuca varabilirdi ki . Anaokulunda öğretmenin sözünü keserken tartışma çıkarmak istediğini  mi sanıyorsunuz? Tabi ki hayır, o normal olduğunu düşündüğü için böyle yapıyor.  
5 yaşındaki Jenny’nin aldığı mesajları Andrew’in de alması gerekiyordu. Jenny ne zaman araya girse ebeveyni ona söz kesmenin yanlış bir şey olduğunu söylüyor, ne yapması gerektiğini anlatıyor. Ona, konuşma bittikten sonra, “bakar mısınız” demesi ve ancak ona bakıldığı zaman konuşması gerektiğini anlatmışlardı. Jenny her araya girdiğinde bunu anlatmaya devam ettiler. Jenny sonunda nasıl davranması gerektiğini öğrenince de ona aferin deyip teşekkür ettiler. Jenny saygılı bir şekilde iletişim kurma konusunda önemli bir ders almıştı ve ailesinin ona açtığı bu yolda ilerlemeye devam ediyordu.

📌 Çocuklar bizim kurallarımız ve beklentilerimiz konusunda net ve açık mesajlar almalıdır ki doğru davranışlar sergilemeyi öğrenebilsinler. Bunu başarmaları bizim tutumumuza bağlıdır. Çünkü çocuklar anne-babaları ile olan iletişimlerinde ne kadar güç sahibi olduklarını sürekli kontrol ve test ederler. Bu nedenle yapacaklarını yaparak sonucunu gözlemlerler ve ne kadar ileri gidebileceklerini tayin ederler. Anne babanın tepkisine göre de ilerlerler. Yaptıklarının ne kadarına katlanılabileceğini yaşayarak öğrenirler. Bu nedenle tutarlılık sınır koymada anahtar kelimedir. Çocuğunuzun onaylamadığınız bir talebine birkaç kez “Hayır” dedikten sonra sonunda “Evet” diyorsanız, çocuğunuz ısrar etmesinin işe yaradığını öğrenecektir. 

Geçen hafta sonu oğlum parkta bisiklet biniyordu ben de bankta bir yandan ona göz kulak oluyor diğer yandan arkadaşımla sohbet ediyordum. Yan tarafımızda beş yaşlarında bir erkek çocuğu annesi de oynayan çocuğunu gözetliyordu. Bir süre sonra annesi oğluna gitmeleri gerektiğini söyledi fakat çocuk hiç oralı olmadı, duymazlıktan geldi. Annesi defalarca tekrar etti, gerekçelerini anlattı, kuzum yavrum diye diller döktü ama nafile çocuk hiç oralı olmadı bile. Salıncaktan kaydırağa koştu durdu. Sonuçta çocuk istediğini başardı ve en az yarım saat daha parkta kaldılar. Bu kitabı okuduktan sonra etrafımdaki yanlış davranışlar da gerçekten çok dikkatimi çekmeye başladı. Böyle bir durumda ne yapılabilirdi diye düşündüğümde oğluna kalkmaları gerekmeden 5 dakika kadar önce “beş dakika sonra gideceğiz” gibi bir bildirimde bulunmalı ve bu süre dolduğunda gerekirse kucağına alarak koyduğu sınıra sadık kalmalı idi. 
Kitapta yazarın bu konuda örnek gösterdiği vaka da ebeveynler tarafından nasıl bir davranış sergilenmesi konusunda aydınlatıcı :
Bir sabah Kramer sofraya oturduğunda annesi ona kahvaltıda ne istediğini sordu.
“ Çilek reçelli omlet yumurtası istiyorum!” dedi Kramer . “Çok güzel!”
“Ona krep denir.” diye cevap verdi annesi. “ çok güzeldir , evet. Ama krep yapacak vaktim yok. başka bir şey iste . Tost yapayım mı ?”
“Başka bir şey istemiyorum” diye ısrar etti Kramer sinirli bir sesle . “ Ben krep istiyorum!”
“Tavada yumurta yer misin.”
“Krep yerim başka bir şey yemem” dedi Kramer öfkeyle
“Lütfen hayatım kahvaltı etmen gerek”
“Krep yerim !”
“İyi peki madem” annesi istemese de krep yapmaya başladı.
Şimdi burada çocuk kim , anne kim?. Kimin gücü ve kontrolü daha yüksek ? Evet, annenin olmadığı açık. Anne çocuğunun hatırını kırmak istemiyor ama sınırları gevşeterek oğluna , son sözü söyleyebileceğini, annesinin sabrını tüketip dediğini yaptırabileceğini öğretmiş oluyor. Kramer ve annesi bu yüzden gelecekte çok tartışacaklar.
Şimdi Kramer’ i 7 yaşındaki Derek le karşılaştıralım. Derek sabah sofraya oturduğunda annesi ona yumurta pişireceğini söylüyor. Sonra da , “ çılbır mı istersin tavada yumurta mı yoksa omlet mi?” diye soruyor. Bu evde aşçı yok, Derek in annesi koyduğu sınırlar ve beklentiler konusunda çok açık davranıyor. Derek e seçme özgürlüğü ve kahvaltıyı kontrol etme gücü veriyor. Ama sınırlar içinde. Verdiği mesaj net ve anlaşılır bu davranışı sürdürürse Derek daha fazla ısrarcı olmayacak, güç savaşına girmeyecek ve durması gerektiği yeri öğrenmiş olacak.
📌 Diğer önemli bir konu sakin kalmak. Çocuğunuza her kuralı anlatırken, kuralın ihlali halinde ne olacağını açıklarken sakin olmaya, ses tonunuzu yükseltmemeye, saygısız olmamaya özen gösterin. Sakin olduğumuzda çocuklar bizi anlayabilirler. Bağırdığımızda ne dediğimizi anlayamazlar, korkarlar, stres içinde olurlar. O yüzden mümkün olduğunca sinirlenmeden, kızmadan, sakince, kısa ve net cümleler kurarak durumu anlatmak lazım. 
Kitapta çocuklara mesaj verirken asıl amacın o davranışta bulunan çocuğu değil, onaylanmayan davranışı reddetmek olduğu, bu yüzden vereceğimiz mesajın davranışı düzeltmeye yönelik olması gerektiği, tavır, duygular ya da çocuğun değerine vurgu yapılmaması gerektiğinden özellikle bahsedilmiş.Ayrıca  tüm bunları yaparken sesimizin tonunun dahi çok önemli olduğu, yüksek sesin kontrol kaybı mesajı vereceği ifade edilmiş. 
📌 Kurallarımızı çocuklara öğretmede iki araç vardır. Sözler ve davranışlar. İkisi de ders öğretir ama somut olan davranışlardır. Sözlerimiz davranışlarımız ile uyumlu ise  çocuklarımız sözlerimize güvenmeyi öğrenir ve bu sözlerin ardındaki kuralları kavrar. Mesela 5 yaşındaki çocuğunuzdan TV seyretmeden önce oyuncaklarını toplamasını istediniz. Birazını topladı ama program başlayınca TV nin karşısına kuruldu.Kalan oyuncakları da siz topladınız. Böylece siz sözünüzle ne mesaj verdiniz? Davranışınızla ne mesaj verdiniz? Çocuğunuz sizce gelecek sefer oyuncaklarını etkin bir şekilde toplayacak mı?
Hiç sanmıyorum. Benzeri tavizleri verdiğimi görüp kitabın kulağımı çekmesine müsaade ettim.
📌 Sınırlar konusunda anne ve  baba arasındaki tutarlılık çok önemli. Varsayalım, on iki yaşındasınız. Arkadaşlarınızla gezmeye gitmek istiyorsunuz. Eğer annenizin evet babanızın hayır diyeceğini biliyorsanız izin almak için kime gidersiniz? Tabii ki annenize. Çocuklar güç, kontrol ve otorite konusunda iyi bir gözlemcidir. Anne ve baba her zaman aynı fikirde olmayabilir  ama kendi aralarında konuşup ortak bir karara varmalı ve ortak bir tavır sergileyebilmeli.  
📌 Çocuklara koyulan sınırlar ne çok kısıtlayıcı, ne çok geniş ne de tutarsızolmalı. Sınırlar mutlaka dengeli olmalı
📌 Sınır koymak dinamik bir süreçtir. Sınırlar büyümenin ölçütüdür. Çocukların neye hazır olup olmadığına göre sınırlar belirlenmelidir. Çocuklar daha fazla özgürlük ve ayrıcalığa hazır olduklarında aileler sınırlarda düzenlemeyapmalıdır.
“On yaşındaki Kenny, on üç yaşındaki ablası gibi 21:30 da yatmak istiyordu. Ailesine bunu söylediğinde daha geç yatabilmek için ne gibi fedakarlıklarda bulunması gerektiğini konuştular. “Sabah vaktinde  kalkıp işlerini bitirmen, kahvaltını etmen, otobüse yetişmen gerekiyor” dedi babası. “Bunları yapabileceksen daha geç yatabilirsin.” Kenny’nin ailesi, bunu birkaç haftalığına denemeye karar vermişti. Kenny yeni yatma saatine uyum sağladı. Kendini büyümüş gibi hissediyor,  sorumluluklarını üstleniyordu.Yeni sınır, Kenny’nin olgunlaşması ve sorumluluk yüklenmesi açısından bir referans noktası oldu.”
📌 Aile içindeki davranışlarınızla çocuğunuza örnek olduğunuzuunutmamalısınız. Ona öğrettiğiniz kuralları kendiniz de benimsemeli ve sergilemelisiniz. Kardeşine vurduğu için çocuğuna tokat atan bir baba “kimsenin kimseye vurmaması gerekir” mesajını başta kendisi ihlal etmiş olur. Çocuğunuz anne-babasının birbirilerine nasıl davrandıklarını gözlemler. Eşiniz size, sürekli eleştiren ya da alaycı bir şekilde yaklaşıyorsa, çocuğunuzun, kardeşine olumlu ve saygılı davranmasını herhalde bekleyemezsiniz. 
📌 Çocuklar ebeveynlerinin anne ve baba gibi davranmalarını bekler. Kararlı olmamıza ihtiyaçları vardır. Sınırlar GÜVEN verir. Saygılı sınırların belirlenmesi çocuklara güçlü mesajlar verir: Ben senin annenim, babanım . Güçlüyüm becerikliyim. Bana güvenebilirsin. Sana doğru yolu gösterebilirim.
📌 Yazara göre metot şu: bütün sınırları net bir şekilde tanımla, çocuk kendi seçimini yapsın, tehdit yok, bağırmak yok, yakınmak yok, inatlaşmak yok. Kararlı ol ve hissettir. Eğer kararlı olduğunu biliyorsa sıklıkla doğru olan seçimi yapacaktır.Çünkü zorlamalar ve dayatmaların karşısında çocuklar da biz yetişkinlerin hissettiğini hissediyor, benzeri tepki veriyorlar.


Kitap diyor ki; yanlış davranışlara karşı sonucun etkili olması ve çocukların davranışlarının sonucunu üstlenmesi için yaptırımlarınız kesinlikle olayla ilgili olsun. Yani, diyelim ki tablet ile müsade ettiğinizden fazla süre oynuyor, yaptırım tableti elinden almak olmalı, çikolatayı, bisikleti ya da televizyonu yasaklamak değil. Ayrıca yanlış davranışa uygulanacak uygun yaptırım anında olmalı, yani “odanı toplamadan bilgisayar oyunu oynamaya devam edersen yarın bilgisayar oyunu oynayamazsın” değil, vereceğiniz tepkiyi olay sıcakken göstermelisiniz. Bilgisayarı kapatmanız gerekiyorsa o an kapatmalısınız; sonra değil. Üçüncü olarak da yanlış davranışın sonucuna katlanmanın belirlenmiş bir süresi olmalı ve bu gereksiz uzun olmamalı. Babasının fotoğraf makinesiyle oynamaması gerektiğini bilip yine de oynayan beş yaşındaki bir çocuğun çağırılana kadar odada kalma şeklinde bir sonuca katlanması çok da yerinde olmaz. Onun yerine net ve iyi belirlenmiş başlangıç-bitiş süreleri olmalıdır.
Yine kitap diyor ki: İkna yoluna gidip mantıklı açıklama yapmaya çalışırken aslında çocuğunuza “bu konu tartışmaya açık, eğer sen beni ikna edebilirsen fikrimi değiştirebilirim” şeklinde bir mesaj vermektedir. Siz ne zaman mantıklı bir açıklama yaparsanız göreceksiniz ki o hemen aksi bir tezle çıkacak karşınıza ve bu tartışma uzayıp gidecek. 
📌 Yazar çocuk eğitiminde 3 modelden bahsediyor. Bu tablo aklımızın bir yerine kazınmalı.Kitap tüm bu yaklaşımları tek tek ele alarak somut örneklerle sayfalar boyunca açıklıyor. Böylelikle ebeveyn olarak çocuk eğitiminde kendi hatalarımızı görme fırsatını sunuyor.



Bir eğitim modeli olarak cezacı bir yaklaşım uyguladığımızda belki istenmeyen davranışı durdururuz fakat kontrol ebeveynde olacağı için çocuğun bağımsız sorun çözmesini, sorumluluk almasını ve otokontrolü sağlamayı öğrenmesini engelleriz.Çocuk öfkelenir, isyan eder, kendini değersiz hisseder, intikam almak ister. Yumuşak yaklaşım ise cezacı yaklaşıma bir tepki olarak 70 li yıllarda belirgin bir şekilde ortaya çıkmış. Ancak bu yaklaşım da çocuk eğitiminde çok başarılı olamadı. Çünkü çok önemli bir husus olan kesin sınırların olması gerektiği unutulmuştu. Sınırları olmayan özgürlük ise demokrasi değil, anarşidir. Anarşi ile eğitilen çocuklar ise kurallara ve otoriteye saygı duymayı, özgürlüklerini sorumluluk içinde yaşamayı maalesef öğrenemezler. Önceliği hep kendilerine verirler.Yumuşak ebeveynler sürekli çocuklarını ikna etmeye çalışır, dil döker, pazarlık eder, mantık yürütür, taktik değiştirir. Çoğu defa yanlış davranışı durdurmada etkisizdir. Bu nedenle çocuğunuza açıklama yapmayı seçtiyseniz bunu, kuralları çiğnemesine izin vermeden önce yapmalısınız. Açıklamayı yanlış davranış sırasında yaparsanız sınırların test edilmesine ve pazarlığa açık olduğunuza dair bir mesaj iletmiş olursunuz.Demokratik yaklaşım ise her iki tarafın kazandığı bir eğitim modelidir. Yanlış davranışı durdurur, sorumluluk öğretir, onaylanan davranışla ilgili kuralları net bir şekilde iletmemizi sağlar. En iyisi de bu yaklaşım bize duygular incinmeden, güç savaşlarına girilmeden, ilişkiler hasar görmeden daha az zamanda daha az enerji harcayarak amacımıza ulaşma fırsatı verir.
📌 Çocuklarla girilen karşılıklı ve sonu olmayan çekişmeleri aile dansı olarak adlandıran yazar, bunları şematik olarak göstermiş ve şöyle tanımlamış :
“Aile dansları; nesilden nesile geçen iletişim, problem çözme süreçlerinin yıkıcı modellerini oluşturur. Daima kurallar hakkında net olmayan ve etkisiz mesajlarla başlarlar. Öfke, direniş ve yanlış anlama ile kamçılanır ve çatışmalara, güç savaşlarına yol açar.”
📌 Gelelim en can alıcı noktaya : MOLA…Mola süreci hızlı, basit ve kolay uygulanan bir uygulamadır. Bazı yanlış davranışlar vardır ki karşılaştığınızda ne yapacağınızı bilemezsiniz; nasıl caydıracağınızı kara kara düşünürsünüz: Birisine vurmak, bir şeye zarar vermek, saldırmak veya küfretmek benim ilk aklıma gelenlerden. Böyle bir durumda anne/babanın vermesi gereken tepki moladır. Mola süreci uygulanmadan önce bunun ne olduğu çocuğa anlatılmalıdır. “Eğer bir daha söz dinlemezsen seni 5-10 dakikalığına odana göndereceğim alarmı kuracağım ve süren dolduğunda sana haber vereceğim.Süre dolmadan dışarı çıkarsan yeniden gireceksin ve süre baştan başlayacak. Gerek duydukça bunu yapacağız. Yani mesela sen yine kardeşine vurduğunda veya küfrettiğinde mola uygulayacağız” diye yöntem çocuğa oldukça iyi izah edilmeli. Mola için uygun yer seçimi önemlidir. Çocuğun odası olabilir. Ama burada bilgisayat, tv vb gibi aletler olmamalı. Yani hoşça vakit geçirmekten uzak olmalı. O esnada çocuğun sıkılması lazım. Yöntemi uygularken bir mutfak alarmı kullanabilirsiniz. Süreyi çocuk odaya gitmeden başlatmayın. Çocuğun alarmı kurmasına veya saati odasına almasına izin vermeyin.Molanın süresi için formül yaş x 1 dk. şeklinde, yani 5 yaşındaki çocuğa 5 dk. yeter, süreyi abartmayın. Ancak şiddet içeren bir davranıştan caydırmak için ise 2 katı bir süre düşünülebilir. Mola uygulamasında odanın kapısını kesinlikle kilitlemeyin. Bu yöntem ev dışında da uygulanabilir.Diyelim evde değilsiniz mesela alışveriş merkezi, market veya restorandasınız ve çocuğun uygunsuz bir davranışından dolayı bir molaya ihtiyacı var. O zaman bulunduğunuz yerde sıkıcı sakin bir köşe bulup (boş bir masa, bebek bakım odası, bank,vb.) orada molayı birlikte vereceksiniz. Araba yolculuğunda ise mola için uygun bir yer bulup arabayı park edip 5 dk beklemeniz lazım. Her iki tarafın da sakinleşmesi açısından mola çok çok önemli ve faydalı bir yöntem.

Başta annelik babalık yolunda katkı sağlayacağını düşündüğüm bu kitabı aynı zamanda öğretmenlere, çocuk bakıcılarına, çocuk bakımını üstlenen diğer herkese tavsiye ederim.👌 
Sevgiyle kalın. Keyifli geceler..🍵 📚 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder