23 Aralık 2016 Cuma

Yavaş Ebeveynlik ~ Pınar Mermer 📖

Zifiri karanlıkta uyanırken, gün griliğini bir türlü üzerinden atamazken, birbiri ardına yaşanan acıları tarif etmeye kelimeler yetmezken, felaket haberleri ile dolu gündemden sıyrılıp bir şeyler yazmak çok zor ama deneyeceğim. Tüm bu olanlar insana kendini çok aciz hissettiriyor. Aklımda hep o anneler !! Çok acil bir şekilde iyi hissetmeye ihtiyacımız var artık ama nasıl. Zor görünüyor. Herkesin kendini iyileştirmek, onarmak için başvurduğu yöntemler vardır. Benim ki de çoğunlukla okumak bazense yazmak oluyor. En çok da oğlumla zaman geçirmek, ona eğilmek, ona sarılmak ile besleniyorum. Sızlanmayı bırakıp konuya geçiyorum. Konu yavaş ebeveynlik.
Hamile kaldığınız andan itibaren mutluluğun yanında hormonların da yardımıyla kaygılar da başlar. Kafanın içinde bir Yurttan Sesler Korosu ve hepsi de ayrı telden çalar durur. Çocuğum sağlıklı olacak mı, ona bakabilecek miyim, kim bakacak,  para yetecek mi, sütüm gelecek mi, işe devam etmeli miyim, çalışan anne olarak yeterli olacak mıyım, ülkenin gidişatı, odası, okulu ve uzayıp giden endişeler dikenli tel olur sarar etrafını… O daha bir nohut taneciği kadarken karnında sen kendini beş yıllık kalkınma planını hazırlarken bulursun. Bütün aile büyükleri ve senden önce bebek sahibi olmuş herkes sana tavsiye vermekte yarışa girer. Zaten gün be gün büyüyen karnın nedeni ile uyumakta zorlanırsın; bir de özellikle gece gece üşüşen bu ilave kaygılar ile ter içinde yatakta dönüp durmalar bu en özel zaman diliminin tadını kaçırır.

Tabi bu endişeler doğumla da bitmez. Yanlış mı yapıyorum endişesi pek çok defa içini kemirir bitirir. Her şeyi bir arada yapmak mükemmel yapmak isteği bürür her tarafını. Hiçbir şey eksik kalmasın benden iki tane olsun üç tane olsun işe, aileye, kendime, sosyal çevreye yetişsin istersin. Modern yaşamın yüksek beklentileri karşısında bir bakarsın ki inanılmaz hızlanmışsın. Bir koşuşturmanın içinde kaybolmaya başlamışsın. 

Üzerimizde görünmeyen toplumsal bir baskı var. Herkes hızlı iken yavaş olduğunuzda hep bir şeyleri kaçırıyor hissiyatı taşıyoruz. İş saatleri gereği dinlenmeye ve uykuya yeterince zaman ayıramayan, uzun mesailere ilave olarak iletişim teknolojileri sayesinde sürekli erişilebilir olmak zorunda olan bir düzenin içinde yuvarlanıp duruyor, hep idare etmeye çalışıyoruz. Kapitalist sistemin gereği bu elbette. Çünkü kapitalist sistem hızdan bağımsız düşünülemez. Hızla üretilmeli, hızla tüketilmeli, gerçek olmayan ihtiyaç duygusu yaratılarak tüketim hızlandırılmalı.

Bir klinik psikolog olan ve uzmanlık alanı çocuklarla oyun terapisi uygulamaları ve ebeveyn danışmanlığı olan Pınar Mermer de aynı kaygıları yaşamış hamileliğinde. Hamilelikle beraber kendine yetememe düşünceleri filizlenmeye başladığında hocasının tavsiyesi ile uygun bir terapist bulup soluğu onun yanında alıyor. Masanın karşısında olmayı ilk defa deneyimlemesine rağmen gerçekten fayda görüyor. Sonrasında ise terapilerin de yardımı ile hızlı akan bu hayatı ağır çekime almaya ve yavaşlamaya karar vermiş. Büyükşehrin yoğun çalışma temposunun onu nasıl yalnızlaştırdığını görebilmiş. Kendi hayatında değişiklikler yapmaya gönüllü olmuş. Her şeye tek başına yetişemeyeceğini, her konuda mükemmel olması gerekmediğini kabullenmekle başlamış yavaşlamaya.Ve Yavaş Ebeveynlik kitabı da böyle yavaş yavaş oluşmaya başlamış.“Mükemmelliyetçilik, çocukken kilitlendiğiniz, anahtarının da elinizde olduğu altın bir hapishanedir. Ancak o kafesten çıktığınızda onun bir ev değil de aslında bir hapishane olduğunu anlarsınız.” Kendime not aldığım bir Deniz Erdem cümlesiydi. 

Kitabın adından içeriğini az çok tahmin ederek benzeri koşuşturma süreçlerini ve endişeleri tecrübe etmiş ve halen daha yaşayan bir anne olarak biraz frene basmamı sağlamasını ümit ederek yazarın her iki kitabını da almıştım. Belki faydalı birkaç fikir damıtabilirim ve yol gösterici olur ümidi ile tercih etmiştim. İyi ki de etmişim. Okuyalı biraz oldu fakat yazmak için uygun zaman şimdi imiş. Birkaç gün önce akşam yemeğinde oğluma birbiri ardına “Oğlum hadi yemeğini bitir, sürekli su içip durma, karnın doymaz, oturarak ye, bak yoksa güçlenemezsin, hadi uyku saatin gelmeden çarpım tablosu çalışacağız …” nutuklarından birini çekerken birden “of anne ya bi dur” diye öfkelendi. Bir an durdum eşimle göz göze geldik. Gözleri “bu kadarı fazla derken” ben de kendimi o anda çok geveze, sürekli talimat veren, her şeyin rayından milim şaşmamasını isteyen, aşırı kontrolcü bir anne gibi hissettim. Durdum. Kafamdaki bulutları dağıtmak için bu kitabı yeniden kurcalamak iyi hissettirdi. Zaten öyle tek sefer okunup rafa kaldırılacak bir kitaptan ziyade ihtiyaç halinde sayfaları karıştırılacak bir kitap. Her ne kadar yazarın değindiği ve doğruluk payı yüksek olan önerileri bilsek de hayat ve ebeveynlik rutininde unutulabilen pek çok şeyi kısa bölümleri ile hatırlatıyor. Sadece çocuklar büyümüyor, biz de büyüyoruz onlarla.
“Tüy gibi hafif anne babaların yumuşacık çocukları olsa çocuklarımız.”
diyor Pınar Mermer kitabında. İşte iyi bir psikolog, size kendinizi keşfetme yolunda güzel tüyolar veriyor.

Yazarın  uzman kimliğinden çok anne samimiyeti ile akıcı ve yer yer şakacı anlatımı hoşuma gitti. Bilgiçlik taslamadan kendi hayatından verdiği örneklerle okura ayna tutması ile ben de  kendi anılarıma geri döndüm. Hatta kimi bölümler biraz terapi tadında ya da şefkatli bir büyüğünü dinliyor gibi de hissettiriyor.
Hem bir psikolog olarak hem de bir anne olarak yaşadıklarıyla yardım etmek isteyen bu kitabı anneler, anne adayları ve elbette eşlere de tavsiye ederim. Neticede bu ebeveyn kavramı sadece anne olmamalı, öyle değil mi?

📎 Neyse, bu günlerde en sık dinlediğim parçayı da buraya bırakayım   🎵🎵 
Sevgiyle kalın. Keyifli geceler..🍵 📚 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder