12 Şubat 2016 Cuma

Gecenin Ritmi ~ Lindsey Stirling

Avuç büyüklüğünde küçük bir taş ve onu oyarak bir gitara dönüştürmeye çalışan Deniz, kendisini seyreden çocukların ilgisinden aldığı motivasyonla gitarın sapında olması gereken oyuntuyu vermek için küçük küçük vurdu darbeleri taşa sakince konuşurken: “İşte bizi de böyle şekillendirir hayat… Olmamız gereken şeye dönüşebilmek için küçük küçük darbelere ihtiyacımız vardır. Maalesef darbeler acıtır, büyürken acırsınız. Ama ancak acıyarak kendimizi bulduğumuzu kimse söylemez bize, belki de korkacağımızı sanırlar. Halbuki ruhumuz acıdıkça kabuğumuz soyulur… İçimizdeki güzellik dışımıza çıkana kadar. Aynı taşın içindeki bu heykel gibi.”
Elindeki heykelciği çocuklara göstermek için kaldırdı. Küçük Kaan, “Büyük şeyler de yapabilir misin? İnsan heykeli mesela” dedi.
Deniz gülümsedi, “Çok çalışırsam ve zamanımın tamamını bir süre onu yapmaya ayırırsam yapamayacağım hiçbir şey yok” diye cevap verdi ve Kaan’ın gözlerine bakıp, “İnsan vazgeçmediği her şeyi yapabilir” dedi. “Ben acımayı hiç sevmiyorum Deniz Abi” dedi heykelciğin bitmesi için sabırsızlanan küçük Elif. Acıda kalmıştı aklı.
Deniz, “Merak etme Elif, büyüdükçe bedenin daha az acıyacak. Daha az düşeceksin, artık ayak parmağını o kadar da vurmayacaksın, dizlerin kanamayacak çünkü bedenin acıya acıya kendini daha iyi taşımayı öğrenecek” dedi.
Ruhi kaşlarını çatarak baktı Deniz’e, tilki tarafından ısırılan köpeğini vurmak zorunda kalmıştı babası, kalbi çok kırıktı. Sanki dünyadaki tüm tilkileri yok ederse ancak rahatlayacaktı. Deniz özellikle ona bakarak devam etti konuşmasına: “Büyüdükçe artık bedenimizin değil, ruhumuzun acıdığı şeyler yaşamaya başlarız. Benim başıma neden bu geldi derken bulursun kendini. Ama nasıl bu darbeler olmasa elinizdeki heykelcikler ortaya çıkamazsa, hayatın ruhumuza yaşattığı acılar olmasa da biz, biz olamayız, olgunlaşamayız. Çünkü acı hisseden kişiden bir şey doğar: İntikam ya da anlayış. Seçim bizim. Kendine acıyanlar intikamı seçerler ve sonunda intikamını almaya çalıştıkları şeye dönüşürler. Haksızlığa uğradığı için intikam peşinde koşan biri haksızlığa uğratır. Anlamayı seçenlerse olgunlaşırlar. Bırakın hayat sizinle uğraşsın, acıtsın. İntikama düşmeyin, anlayın, anlayın ki öğretsin, değiştirsin. Bırakın hayat sizi kendinizle tanıştırsın.”

Ama kitap  şöyleymiş yok ama böyleymiş..Ne çok şey yazıldı hakkında.Oysa belki de bir işaret gibi sürekli karşıma çıkmıştı benim..Sadece bu paragrafla karşılaşmak için bile geride bıraktığım 800 sayfaya değerdi.. Ve bu kitap karşıma benim çok iyi bildiğim bir karakteri çıkarttı, Deniz’i. Acaba hayat mı edebiyatı taklit ediyordu; edebiyat mı hayatı? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder