9 Ağustos 2017 Çarşamba

Terapi

Çocukların en sevdiği şeylerden biri kuşkusuz oyun hamuruyla oynamak. Her yerden hamur topladığım günler ve evde hazin hamur denemelerim oldu.Ben bilgisayarda çalışırken oğlum yanımda oynuyor -belli bana süprisli bişeyler hazırlıyor- oyun hamurundan yaptığı yemeği ikram ediyor. Hiç affetmem iştahla yerim 😋 Yemeğimi bitirdikten sonra  “Hadi annecim uyu da dinlen” dedi.. Bu söz nasıl tatlı, nasıl da şifalı. Kokusunu içime çekerek bir anne öpücüğü kondurdum. Bu evlat kokusunu nasıl etsek de saklasak, hiç unutmasak..



Gece gündüz çalışmaları sonrası, arada  bir şeyler öğrenmeye yeni güzellikler keşfetmeye başladığım boşluklardan birinde The Eagle Huntress (Kartal Avcısı Kız) belgeseli ve muhteşem müziğini, diğerinde ise şunu buldum .




Sejkko rumuzlu fotoğraf sanatçısı Manuel Pita’nın, yalnız evleri fotoğrafladığı seriler. Sejkko, Japonca'da “samimi çocuk” anlamına geliyormuş. Seçtiği rumuz gibi fotoğraflarından hissettiğim de tam olarak bu oldu, samimiyet. Biraz rüzgar esmiş gibi.. Kendi halindeliği.. Her türlü sınırlandırmalardan ve sınıflandırmalardan uzaklığı.. Renklerin yumuşaklığı aldı götürdü beni. Renkleri nasıl bu kadar güzel ayarladı? O maviyi nasıl buldu mesela, ışığı nasıl patlattı?

Seriyi taradıkça kalbimde sevecen kıpırtılar duymaya başladım. Yaşama sevinci veren küçük detayları yakaladığım her şeyi sevdiğim gibi, bu fotoğraflardaki detayları, tonları ve yalnızlığı çok sevdim.
Güzel keşifler terapisidir yoğun bir günün.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder