Pazar günlerini çok severim. Ne istesem yapmak için cumartesinin yarısını da ekleyince koca bir buçuk günüm
varmış gibi olur. Gerçi bu bir buçuk gün de ne dinlenmek ne de gelecek
haftayı organize etmek için yetmez genelde. Zihinsel olarak dinlensem de
bedensel olarak yorulmuş olurum. Ama bu pazarı zorunluluktan evde
geçirince bugün bana inanılmaz uzun geldi. Evde normalde zaman geçirmeyi
sevmeme rağmen evde tutuluyormuş olma hissi, tedbir amaçlı evde kalma hissi rahatsız ediciydi.
Gazete okumak keyif vermedi. Havanın da sağanak yağışlı ve soğuk olması
bahçeye çıkıp top oynamayı da imkansız hale getirince enerjisini
atamayan oğlumla kendimizi verdik pasta işlerine. Cafefernando bloğundaki mozaik pasta
tarifinden yola çıkarak çocukluğumdan bu yana en sevdiğim pastalardan
biri olan şahane bir mozaik pasta yaptık. Bu tarifi görünce ‘yok artık bir mozaik pasta böylesine zor ve meşakkatli olamaz’ diye
düşünsem de birkaç ufak değişiklikle ama hemen hemen tarife sadık
kalarak, üstelik kendi bisküvilerimizi kendimiz yaparak bol çikolatalı
güzel bir mozaik pasta yaptık.
Ardından önce siyah
beyaz aile fotoğraf albümlerine, akabinde renkli yakın dönem
albümlerimize baktık.. Daha fazla fotoğraf çekiyor olmamıza rağmen son
dönemde basılı fotoğraflarımızın ve bunlardan çok keyif alarak
düzenlediğimiz albümlerin iyice azaldığını gördük. Sonra bir film
izleyeyim dedim ama şansıma internet hantal mı hantal. Ben de bir içecek
dergisi için bir süredir yazmam gereken ama ertelediğim sodanın
faydalarını anlatan bir yazı yazarken oğlum da derslerinin başına
oturdu.
O anda bu ödev konusunda bazı şeylerin
düzene girdiğini hissettim ve bloğumda bu konuya yer vermek istedim. 1.
sınıfla birlikte günlük hayatımızda ödev denilen kavram usul usul girdi ve iyice yerleşti.
Ödev konusunun bu denli önemli olmasının sebebi ise ödevi sorun haline
getirmeden daha okul hayatının başında yoluna sokarak çocuklarımızın
oyun oynama, arkadaşlarıyla zaman geçirme, bizlerle sohbet etme, spor
yapma, film izleme ve benzeri aktivitelerini olumsuz etkilemeden günlük
hayatının içerisine entegre etmek gerekliliği. Çoğunlukla ödev konusunda
yapılan pek çok araştırmaya dair farklı farklı kaynaklardan okuduğumda
özellikle ilkokul düzeyindeki çocuklarda ev ödevlerinin öğrenmeyi
pekiştirmediği ve dolayısı ile başarı üzerinde olumlu fazla bir etki
yaratmayacağı sonucu ile karşılaşıyorum. Hala ödevlerin sorumluluk
kazandırıp kazandırmadığı konusu muallak kalmış gibi. Açıkçası ben de
akademik başarıya odaklı, tek tip ödevlerin çok katkı sağlayacağına
inanmıyorum. Ama nitelik ve niceliği doğru hesap edilmiş, öğrencinin
düşünme becerilerini geliştirmeye yönelik ödevler mutlaka katkı
sağlayacaktır. Hele ki yaşanarak yapılacak ödevler mesela müze
gezmek, tiyatroda gözlem yapmak, sepetteki elmaları saymak, elmalarla
portakalları toplayıp yerine yerleştirmek, puzzle ya da eşleştirme gibi
öğrenme dürtüsünü aktif tutacak ödevler çocuğun sıkılmadan ve farkında
olmadan öğrenmesini sağlıyor.
İlk dönem sızlansa da ikinci dönemin ortalarına geldiğimizde ödev konusu bizim için yoluna girdi sayılır. Bu konuda kendi
tecrübelerimden yola çıkarak kişisel tespitlerimi ve deneyimlerimi hem
ileride benzeri süreçleri yaşayacak anne-babalar için hem de kendim
için, belki de bu yazıyı okuyacak öğretmenler için madde madde
özetleyeceğim. Sanki böyle yazınca kendime de bir hatırlatma oluyor,
ihtiyaç duyduğumda okumak üzere elimin altında toparlanmış bir liste
bulunuyor.
- Öncelikle gün içerisinde ödev ve ders tekrarı için yeterli miktarda zamanı ve uygun saat dilimlerini tespit etmek gerekiyor. Bunun için ise bir süre çocuğu çalışırken izlemek lazım. Böylece verimli olarak nasıl çalışabileceğini deşifre etmek daha kolay olacaktır. Çocuk bir ders tekrarı rutini olduğunun bilincinde olmalı ve hangi zaman diliminde ne kadar süre çalışması gerektiğini bilerek kendi programını takip edebilmeli. Biz oğlumla birlikte hem fikir olarak çok basit bir günlük çizelge yaparak buzdolabımızın üzerine astık. Okuldan geldikten sonraki ilk zaman dilimini ise rahat bir nefes alması ve eğlenceli zaman geçirmesi için ayırmak önemli. Günlük plan yaparken ödevin en sona bırakılmadığına dikkat etmek gerekiyor.
- Ödeve başlamadan önce çocuğunuzun karnının tok sırtının pek olduğundan emin olun. Çünkü bir süre sonra acıkmak, su içmek, tuvalete gitmek ödevin başından kalkmak için şahane bahaneler üretebilir.
- Ödev, çocuğa öğretmen tarafından verilmiş olan bir sorumluluk olduğu için ödevin yapılması sorumluluğunun çocuğa ait olduğunu anne-babalar unutmamalıdır. Aile yol göstericidir ve teşvik edicidir. Ben okuyayım o cevaplasın, yetiştiremediği yeri ben yazayım türünden yaklaşımlar ya da hadi oğlum/kızım ödevimizi yapalım türünden ödevin sorumluluğunu sahiplenici sözler çocuklarda özgüven eksikliğine yol açabilir ya da çocuğu hazırcılığa alıştırabilir.
- Çocuğunuzun yanında eşinizle veya arkadaşınızla çocuğun ödevinin çok fazla olduğuna veya zor, uzun olduğuna dair düşüncelerinizi paylaşmayın. Yoksa bu onu olumsuz etkileyecektir. Zaman zaman ilkokul öğretmeni olan ablamı arayıp oğlumun yanında ödevin zorluğundan dert yandığımda bunun ne kadar yanlış olduğunu tecrübe ederek fark ettim. Unutmayın ki onların süpersonik kulakları var.
- Ben ödevler arasına okuldaki gibi teneffüsler koyuyorum. Örneğin 25 dakika ödev yapıyorsa beş on dakikalık bir mola veriyor ardından devam ediyor çalışmasına.
- Ödev yaptığı oda dikkatini dağıtabilecek objelerden bir miktar arındırılmış olmalı. Çünkü örneğin televizyonda çizgi film varsa veya sevdiği bir bilgisayar oyunu karşısında duruyorsa ödevini ya uzattıkça uzatır ya da yalan yanlış yaparak ondan hızla kurtulmaya çalışır. Ama ona istediği her yerde çalışma özgürlüğü veriyorum. Dilerse mutfak masasında ya da oturma odasında, isterse kendi odasında. Benim için önemli olan onun sevdiği bir ortamda derslerini çalışması.
- Ödev yapmaya en uzun veya zor gelen dersten başlamanın ve giderek daha kolay olanına geçmenin bizim için daha ideal olduğunu tespit ettik.
- Anne-babaların ödev konusunda görevleri bence öncelikli olarak çocuğun anlayamadığı kısımları ona yaşına uygun bir şekilde anlatmak ve bir diğeri ise bitirdiği ödevleri kontrol etmek. Kontrolde hatalı kısımların çocuk tarafından düzeltilmesi es geçilmemelidir.
- Ödevler daha güzel olsun diye anne-babalar tarafından yazılmamalı, kesmeli boyamalı ödevler daha güzel olsun diye yine anne-baba tarafından kesilmemeli, boyanmamalı. Unutmayın ki bunlar çocukların el becerilerinin iyileşmesi ve kaslarının gelişmesi için önemlidir. Bırakın eğri büğrü kessin, boyalar çizgiden dışarı taşsın.
- Mümkün mertebe güzel olmayan yazılarını sildirip sildirip tekrar yazdırmıyorum. Çünkü bu ödev konusunda isteksizliği artırıyor. Kötü kısma değil de iyi kısma odaklanarak ‘‘bak bu üst kısmı inci gibi yazmışsın, eminim zamanla diğerleri de daha güzel olacak’’ gibi cesaretlendirici cümleler işe yarıyor.
- Ödev konusunda baskıcı tutumdan uzak durulmalı. Çocuğu sakin bir şekilde dinlemeli, duygularını açığa çıkarmasına fırsat verilmelidir. Çocuklara ödev yapma alışkanlığını kazandırmanın sabır ve zaman istediğini unutmamak gerekiyor.
- Her çocuğun öğrenme stili ve çalışma düzeneği farklı olabilir. Bazısı hafif sesli ortamı tercih edebilirken bazı çocuklar sessiz sakin ortamları tercih edebilir. Ama ben çok sessiz sakin ortamda çalışmaya alışmaması için (yani ilerleyen yıllarda neler ile karşılaşacak belli olmaz) çok izole ortamları tercih etmiyorum. Dolayısıyla ısı, ışık, gürültü gibi ortam koşullarını çocuk için optimum hale getirmek yararlıdır.
- Ödev konusunda ona yalnız olmadığını hissettirmek adına bazen eve iş getiriyorum ya da o ödev yaparken ben de bloga yazarak bak oğlum hayat böyle evde de çalışma hayatı devam ediyor subliminal mesajını veriyorum.
- Tıpkı yetişkinlerde olduğu gibi çocuğun da en hoşlanmadığı şey kıyaslanmak. Rekabet ortamı yaratmak adına böyle hinliklere girişmiyoruz. Bunun yerine kendi çocuğumuzun yaptığı güzel davranışları anlatarak onu cesaretlendirmek de güzel sonuçlar doğuruyor.
- Benim en önemsediğim şeylerden bir tanesi de çocuğa ödev dışında sosyal yaşamında da yaşına uygun sorumluluklar verilmesi. Bu şekilde organize olmayı, idare etmeyi, tasarruf yapmayı öğrenmeli. Çünkü sosyal yaşamında yeterli sorumluluk almayan çocuklar ödev sorumluluğunu da almaktan kaçınacaktır.
- Çocuğunuz ödev yapmak istemiyorsa bu durum dersi derste tam olarak anlayamamasından kaynaklanabilir. Dersi kavradıkça ödevden de zevk almaya başlayacaktır. Dersi derste anlayamamış ise mutlaka sınıf öğretmeni ile bir durum değerlendirmesi yapmak gerekir. Hatta belki de öğretmenin öğretebilme kapasitesini izlemek gerekir. Eğitimde yanlış giden bir şeyler varsa lütfen hakkınızı aramaktan ve çocuğunuzun haklarını korumak için gerekenleri yapmaktan çekinmeyin ve gecikmeyin.
- Ev ödevleri kadar çocuğun hobileri olması,çok yönlü gelişmesi örneğin herhangi bir spordan, müzik aletinden, kitap okumaktan ve sanatın diğer dallarından zevk alması önemlidir.
- Ev ödevleri çocukları bıktırmamalı. Çocuklara bilgileri hatırlatmaya ve pekiştirmeye yarayan bir araç olarak kullanılmalı. Evet maalesef bizim eğitim sistemimiz akademik başarı odaklı, rekabetçi ve ödev-ders yükü yüklü bir yapıda. Ama mümkün olduğunda çocuğumuzu rekabet ortamının içine sürüklememeye ve stres topuna dönüştürmemeye dikkat etmek gerekiyor.
- Ödev yapma konusunda ödül/ceza sistemini çocuk gelişimi açısından yanlış buluyorum. Bu konuda baba ile annenin hem fikir olması ve birlikte hareket etmesi de önemli. Çocuğunuz
“Anne ödevimi yaptım, bana …….. verecek misin?” veya
“Baba bütün ödevlerimi yaptım ama annem bana ..…. vermedi”
türünden cümleler kuruyorsa ben ortada bir tehlike olduğunu düşünürüm. Çünkü
çocuk artık içten denetim mekanizmasını yitirip dıştan denetimli bir
bireye dönüşmeye başlar ‼️ Ödül ile motive etmek anne-babanın işini
kolaylaştırır. Ödev yapma süreci daha az sancılı geçebilir ama uzun
vadede doğuracağı istenmeyen sonuçlar (sorgulamayan, eleştirel
düşünmeyen, çıkarları doğrultusunda itaat eden bireylere dönüşme) bu
tercih yapılırken unutulmamalıdır.
- Okuma yazma öğrenmeye başlar başlamaz çocuğu kütüphaneye üye yapıp zaman zaman kütüphaneye götürmek çok faydalı ve keyifli. Buradaki kaynaklardan nasıl yararlanacağını göstermek o ortamın havasını teneffüs etmesini izlemek hoşunuza gidecek. İyi bir okuma becerisi çocuğunuza, yeni dünyalara açılan kapının anahtarını verecek. Bu nedenle çocuklarınızı okuma konusunda cesaretlendirin derim.
Yazıyı
bu noktaya kadar okuduysanız çocuğunuzun eğitimini ve geleceğini
önemsiyorsunuz demektir. Sizin de bu konuyla ilgili tavsiyeleriniz
olursa paylaşmanız beni mutlu eder.
Çocuklarımızın,
bizlerin kararlı duruşuna ve yönlendirmelerimize ihtiyaçları var.
Umarım onlara daha güvenli ve huzurlu bir ülke bırakabiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder