Zackarina üzerinde bir ağırlıkla Kumkurdu’nun yanına oturdu. Kendi kendine sessizce, “Mavili, ıslaklı, dalgalı, şlop, fıss,hışş hiss,” dedi
Kulaklarını
dikmiş onu dinleyen Kumkurdu salladı. “Deniz” dedi. “Söylediğin şeyin
anlamı deniz.Tabii senin dilinde bu sözcüğün bu kadar uzun olması çok
doğal. Deniz kocaman bir şey olduğuna göre deniz sözcüğü de büyük
olmalı, mavilli ıslaklı”
Zackarina’nın kalbi neşeyle çarpmaya başladı. Yeni bir sözcük denedi:
“Sesseli, vuvvelli, hovveli, püfürş, fürş.”
Kumkurdu
bir kez daha dinledikten sonra bunun rüzgar olduğunu anladı. Çalılıkta
hışırdayıp kayalıkların üzerinden kayarak ve taşların üzerinden
zıplayarak esen ve sazlıklarda fısıldayan rüzgar olduğunu anladı.
Zackarina birden kuş gibi hafiflediğini hissetti. Kumkurdu her sözcüğü
anlıyordu ‘ Şimdi bu dili konuşan iki kişi olmuşlardı ve konuşmaya
başladılar:
“Yuvarleli, topelli, rolle, rulle,” dedi Zackarina.
Kumkurdu
havaya sıçrayıp, “Tabi ya !” dedi. “Takla atmak ! Harika bir düşünce.”
Hemen taklalar atmaya başladılar; iki top yumak gibi görünüyorlardı.
Başları dönüp yere yıkılana kadar takla atmaya devam ettiler.Gökyüzü
dönüyor, dünya dönüyor ve onlar bu dünyanın ortasında kuma uzanmış
birbirleriyle konuşuyorlardı.
~ Kumkurdu - Asa Lind
Bu kitabın kapağını açın ve çocuksu masumluğun muhteşem sahil atmosferi içinde seyahate başlayın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder