“Güzel insanlar tanıdım bu dünyada. Anlarlardı, telleri
kırık şemsiyelerin dilinden.
kırık şemsiyelerin dilinden.
Dalıp giden gözlerin nereye bakmadığını anlarlardı.
Güzel sabahlara uyandım …yeni demlenmiş çay kokusu,
rüyalarımdan arta kalan resimleri süpürür,
gözlerimin kapaklarını yavaşça açardım.
Güzel sabahlara uyandım …yeni demlenmiş çay kokusu,
rüyalarımdan arta kalan resimleri süpürür,
gözlerimin kapaklarını yavaşça açardım.
Güzel mektuplar aldım. Yüz defa okunur mu bir mektup?…
Güzel yollardan geçtim. Dönüp bir kez ardıma baksam,
ikinin hatırı kalırdı.
ikinin hatırı kalırdı.
Güzel rüyalar gördüm. Kimi uykusuz gecelerimde,
tozlarını siler, onları tekrar görürdüm.
tozlarını siler, onları tekrar görürdüm.
Güzel şarkılar dinledim.
Güzel denizler gördüm.
Güzel yağmurlarla ıslandım.
Güzel sular içtim.
Güzel kuşlar uçtu göğümden.
…
Yaşayıp giderken ardıma baktım da demin, güzel şeymiş
dedim şu yaşamak.”
…
Yaşayıp giderken ardıma baktım da demin, güzel şeymiş
dedim şu yaşamak.”
Burhan Eren
Geceyi incecik bir ışık hüzmesi bölüyor..anlamalı hayatın yaşamak ve hissetmekten başka bir anlam taşımadığını
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder