NOT: Lyme ve coenfeksiyonları ile ilgili blogum için https://lymenotes.blogspot.com.tr/
Bazen hastalanırız. Geceler sabaha kadar uyuyamayız. Ve modern tıp bize yardımcı olamaz. Dr lar bizi anlamaz. Ekmek peynir gibi yazılan ilaçlarla durum daha da kötüleşir. Sinirleniriz. İhanete uğramış hissine kapılırız. Sonra kendimizin bir şeyler yapması gerektiğini kabulleniriz. Yeni çıkar yollar ararken 2000 yıldır gözümüzün önünde duran şifalı bitkilerin farkına varırız.
Bazen hastalanırız. Geceler sabaha kadar uyuyamayız. Ve modern tıp bize yardımcı olamaz. Dr lar bizi anlamaz. Ekmek peynir gibi yazılan ilaçlarla durum daha da kötüleşir. Sinirleniriz. İhanete uğramış hissine kapılırız. Sonra kendimizin bir şeyler yapması gerektiğini kabulleniriz. Yeni çıkar yollar ararken 2000 yıldır gözümüzün önünde duran şifalı bitkilerin farkına varırız.
Ancak umut tacirleri ve şarlatanlar
nedeni ile bitkiler konusunda güvenilir bir kaynak ya da işinin ehlini bulmak
da öyle zordur ki bu da yeni bir kaos yaratır bizim için. Araştırmalarım
sonucunda bulduğum en müthiş bitki bilimci, bitki sevici , şifalı bitkiler
uzmanı, yazar, öğretmen, bilge, seyyah Stephan
Harrod Buhner oldu. Zat-ı muhterem ile ilk tanışmam Yeryüzü İle Konuşma Sanatı adlı kitabı oldu. Beni o kadar
etkilemişti ki 2 defa okuduğum ender kitaplardandır. Hep elimin altındadır.
Ardından Bitkisel Antibiyotikler (Herbal Antibiotics) isimli kitabını okumuştum. Şimdilerde ise “Healing Lyme
Coinfections Complementary and Holistic Treatments For Bartonella And
Mycoplasma” adlı kitabını okumaktayım. Kesinlikle çok değerli bir kaynak ve
Türkçe çevirisi olmaması büyük kayıp. O nedenle Bartonella ve Bartonellosis ile ilgili olarak
kitaptan aldığım notları olabildiğince detaylı olarak burada yazacağım.
Okumaya niyetliyseniz çayınızı
kahvenizi alın. Bu yazının uzunluğu için şimdiden özür dilerim değerli okuyucu.
İkiye bölmeye çalıştım. Ama oturmuşken yazabildiğim kadar yazacağım. Konu
herkes için önemli olmasına rağmen özellikle yörüngesinde “sağlık”
olanların, kene öyküsü bulunanların ve kedi besleyenlerin ilgisini cezbedeceğini düşünüyorum.
Ayrıca lyme hakkında daha detaylı bilgi almak istiyorsanız daha önceki şu gönderimi okumanızı öneririm.
BARTONELLA
BARTONELLAYA İLK BAKIŞ
Enfekte kişinin bağışıklık durumuna bağlı olarak, bu
bakteri geniş spektrumlu klinik bulgulara neden olabilir.
Bartonelloz, zor ve çoğunlukla çok zayıflatıcı bir
hastalıktır. Merkezi sinir sistemi üzerindeki etkileri çoğunlukla
co-enfeksiyonu olduğu Lyme hastalığından daha şiddetlidir.
Bartonella enfeksiyonları çok uzun süredir vardır.
Hastalıkların kendileri literatürde en azından bin yıldır tarif edilmiştir.
Ancak hastalığa sebebiyet veren bakterilerin tanımlanması oldukça yenidir. Sadece son 20 yılda bilimsel araştırmacılar laboratuvarda
bakterileri görebildi.
Bartonella
henselae, bakterisi, ilk kez
1992 yılında tanımlanmıştır. O zamanlarda kimse neden olduğu hastalıkları
bilmiyordu. Ancak 1997'de, ilk kez 1950'de Fransa'da adlandırıldığı gibi kedi tırmığı hastalığının başlıca
nedeni olduğu bulundu.
Bartonella organizmaları titiz bakteriler olarak adlandırılırlar; başka bir deyişle nerede
yaşayacakları ve ne yiyebilecekleri konusunda çok özenirler.
Bartonella, alyuvara
tutunması veya sızması yoluyla vücudun her organ sistemine girip zarar
verebilir ve organ başına birden fazla hastalığa neden olabilir. Ayrıca kan
damarlarına yapışabilirler ve damar problemlerine, deri döküntülerine ve
cildinizin yüzeyindeki eserlere neden olabilirler.
BARTONELLA HENSELAE NASIL BULAŞIR?
Bartonella henselae
kedi tırmalamasından, ısırığından veya onların pirelerinden bulaşabilir. Çoğu
hekime, muhtemelen bir Bartonella enfeksiyonu yaşadığınızdan şüphelendiğinizi
söylerseniz, o da kedilere maruz kalıp kalmadığınızı sorgulayacaklardır. Fakat
hastalığın sadece
kedilerden bulaştığı yönündeki inanç gerçek dünya için oldukça hatalıdır.
Aslında Bartonella organizmaları, kene, bit, sivrisinek,
ısıran sinek, uyuz ve çeşitli eklem bacaklı vektörlerle kolaylıkla
bulaşabilirler.
Kedi
pireleri, B.henselae’yı bağırsaklarında barındırmakta ve dışkıları ile
salgılayarak kediler arasında enfeksiyonu taşımaktadırlar. Pire
dışkısı ile kontamine tırnakların, tırmalama sırasında veya kedilerin
kendilerini yalamaları sırasında pire dışkılarının diş aralarına yerleşerek
ısırma sırasında enfeksiyonu insanlara taşıma ihtimalini yükseltmektedir. Nadir
de olsa köpeklerden insanlara geçiş de tanımlanmıştır.
Bu bakterinin taktiklerinden birisi de, insanlar da dahil
olmak üzere enfekte ettiği her organizmanın tükürük bezlerini istila etmektir. Bu nedenle son araştırmalar, köpekler de dahil olmak üzere çeşitli hayvan ve böceklerden
ısırıklarla bulaşabildiğini bulmuştur.
BARTONELLA NEDİR?
Bartonella bir Gram-negatif bakteridir.
Proteobakteriler adı verilen önemli bir bakteri filumuna aittir.
Proteobakteriler Alfa-,
Beta-, Gama-, Delta-, Epsilon- ve Zeta proteobakteriler (esas olarak: A, B,
C, D, E ve F) olmak üzere altı gruba ayrılmıştır.
İlginçtir ki, Alfaproteobakteriler
ayrıca Ehlichia spp., Anaplasma spp., Rocky Mountain spotted fever ve
Lyme'ın co-enfeksiyonu olan diğer riketsiyaları içerir.
Gammaproteobakteriler, çoğu
antibiyotiğe dirençli birçok insan patojeni içerir: Klebsiella spp.,E. coli,
Vibrio cholerae, Pseudomonas spp., Salmonella spp. (Salmonella enterica, tifo
ateşinin nedeni dahil) ve Shigella spp. Ayrıca veba için sorumlu olan organizma
Yersinia spp. , Pire tarafından bulaşan başka bir bakteri de içerir.
Betaproteobakteriler
belsoğukluğuna sebep olan bakterileri
içerir.
Epsilonproteobakteriler
hem Helicobacter hem de Campylobacter organizmalarını içerir.
Hem direniş hem de virulans (tehlike) faktörlerinin bu
ailenin tüm üyeleri arasında paylaşıldığına dair güçlü kanıtlar vardır. Başka
bir deyişle, çeşitli bakteriler
birbirlerine antibiyotiklere nasıl direnileceğini ve insanlara nasıl daha kolay
bulaştırılacağını öğretmekte, böylece onları daha hasta yapmaktadırlar.
Bunu genellikle içlerinde direnç ve virulens bilgisi olan DNA parçalarını
paylaşarak yaparlar.
Bartonella organizmaları genellikle bu filumdaki
birçok bakteri ile birlikte bulaşırlar ve birçok durumda bu tür enfeksiyon,
hastalık süreci sırasında kayda değer bir sinerji gösterir. Başka bir deyişle,
bakteriler, bağışıklık tepkisinin etkinliğini azaltmak ve böylece uzun vadeli
enfeksiyonu sağlamak için birlikte çalışırlar.
Bartonella, Gram
negatif oldukları için staph gibi Gram pozitif bakterilere kıyasla tedavi edilmesi daha zordur.
Gram-pozitif ve Gram-negatif şeklindeki adlandırmalar öncelikle söz konusu
bakterilere atıfta bulunmanın bir yolu olan bir Gram adı verilen bir boya alır. Hücresel yapılarındaki farklılıklar
çok daha önemlidir. Bakteriler, bize ve
derimize benzer şekilde vücudunu çevreleyen hücre duvarı olarak bilinen bir dış zara sahiptir. Onların iç kısmına sitoplazma denir, daha sonra sitoplazmayı örten sitoplazmik membran
vardır, sonra ise hücre duvarı gelir. Hücre
duvarı esas olarak peptidoglikan adı verilen bir polimerden oluşur. Bakteriler Gram
negatifse, dış zar olarak adlandırılan ikinci bir duvara sahip olacaklardır. Gram-negatif bakterilerdeki iki membran
arasında bir bölme, periplazmik boşluk bulunur. Gram pozitif bakteriler, bu
ikinci membrandan ve aralarındaki boşluktan yoksun oldukları için onları dış
olaylardan korumak için daha kalın hücre duvarlarına sahiptirler. Gram pozitif
bakterilerin sadece daha kalın olmasına rağmen tek bir hücre duvarı olduğundan
genel olarak tedavisi daha kolaydır. Gram-negatif bakterilerde bir yerine iki
hücre duvarının içine girilmesi gerekir. Aslında, bakterilerin kendilerine
düşman olan antibakteriyelleri belirleme ve deaktive etme şansları vardır. Bir
antibiyotik dış zarından geçer ve periplazmik boşluğa girse bile, bakterileri
öldürmek için yine de ikinci duvar boyunca gitmek zorunda kalır.
Çoğu Bartonella türü (birkaç istisna vardır), titiz,
aerobik, yavaş büyüyen, çok biçimli, hareketsiz, spor oluşturmayan, hemotropik(kanla beslenen), fakültatif
intraselüler kokobasil bakterilerdir. Bu,
ne yiyeceklerini seçtikleri,
örneğin oksijen gibi, çoğalmak için 24 saat gerektiği, boyut ve şekillerinde
çeşitlilik gösterecekleri, flagella
taşımadıkları ve bu nedenle
kendilerini yönlendirmedikleri anlamına gelir (bir çift vardır) , Spor
yapmazlar, kan seviyorlar, genellikle diğer hücrelerin içinde bulunurlar ancak
zorunlu değillerdir (fakültatif). Ayrıca hem
yuvarlak (cocco) hem de uzunlamasına (basil) formda olabilirler. Bunlar
çok küçük, 2 ila 3 mikron uzunluğunda ve 0,2 ila 0,5 mikrometre
genişliğindedir.
HASTALIĞIN BELİRTİLERİ
İnsan
enfeksiyonuna neden olduğu tespit edilen 19 bartonella türü vardır ve sayıları her geçen yıl
artmaktadır. Bunlardan üçü Güney Amerika ile, bir tanesi Tayland ile sınırlıdır.
Belirti resmi geniştir. Maurin ve Raoult (1996, 278), "Bartonella
enfeksiyonlarının neden olduğu klinik bulguların spektrumu şaşırtıcı" diye
yorumluyor.
B. henselae, hastalığa
neden olan Bartonellaların en yaygın bilinenidir. Kedi tırmığı (cat scratch)
hastalığının kaynağıdır. En yaygın görülen birincil belirti, genellikle lenfadenopati, lenf
nodüllerinin enflamasyonudur.
Lenf şişmesi birkaç santimetre büyüklüğünde olabilir ve birkaç ay kalabilir. Olguların yüzde 48'inde nodül iltihaplanabilir. Bununla birlikte, lenfadenopati her vakada mevcut değildir ve mevcut olmaması bu hastalığın olmadığı anlamına gelmez.
Diğer yaygın belirtiler bilinmeyen kaynaklı ateş, hepatosplenik apseler, bakteriyemi,
nöroretiniti, fotofobi, şiddetli yorgunluk, kas ağrısı, reaktif artrit, Kikuchi
hastalığı, kemik iliği iltihabı, basiller anjiyomatoz, peliosis hepatis,
eritema nodozum, cilt lezyonları, endokardit, ensefalopati ateş vardır , baş
ağrısı, ataksi, hafıza kaybı, parestezi, aseptik menenjit,
meningoradiculoneuritis, pannikülit, demans, ani öfke, anksiyete, ağır
depresyon, beyin sis, zor düşünme ve artikülasyon ve şizofreni benzeri ruhsal
işlevi de dahil olmak üzere akut psikiyatrik semptomlar. Kemik ağrısı şiddetli
olabilir ve ayağın tabanında yaygındır.
Araştırmalar, bartonella
organizmalarının solunum ve ağız mukozası, deri, lenf düğümleri, gözler,
karaciğer, dalak, böbrekler, Merkezi Sinir Sistemi (MSS) ve Gastrointestinal
sistem gibi vücudun belirli bölgelerinde kümelenme eğiliminde olduğunu
gösteriyor. Çoğu durumda, bu sistemlerde semptomların bulunduğu durumlarda,
hastalar ya yanlışlıkla teşhis edilir veya bartonella için teşhis edilmez. Çok
azı bu organizma için test edilmiştir.
Lenfadenopati "lenf
bezlerinin hastalığı" anlamına gelen bir kelime. Bu durum çoğunlukla
hassasiyet, eritem ve sıcaklık içeren ciddi genişleme anlamına gelir. Yutkunma
hafifçe bozulmuş veya ağrılı olabilir. Olguların yüzde 48'ine kadarında nodül
iltihaplanabilir, diğer bir deyişle, irin oluşturup boşaltıyor olabilir.
Enfeksiyon, iltihaplı düğümden yayılarak o lenf hattındaki birçok düğümün
iltihaplanmasına yol açabilir. Lökositoz yaygındır.
Ateş, vakaların yüzde 60'ında mevcuttur. Genellikle
lenf genişlemesi ile aynı vücut tarafında granülomatöz konjonktivit (genellikle
Parinaud'un oculoglandular sendromu olarak teşhis edilir) eşlik edebilir.
Konjonktivit (örn., Pembe göz), konjonktivanın veya gözün dış tabakasının ve
çoğu durumda göz kapağının iç yüzeyinin iltihabıdır.
Göze ait sıkıntılar: Son on
yılda ortaya çıkan daha yeni araştırmalar, bartonella enfeksiyonlarına sıklıkla
geniş bir yelpazede göz tutulumuyla eşlik ettiğini bulmuştur. En yaygın görülen semptomlar, yabancı cisim
hissi, kızarıklık, seröz akıntı, artmış göz yaşı üretimi, bulanık görme,
fotofobi, granülomatöz konjunktivit, nöroretinitis, alt retinal lezyonlar,
retinitis, ara mukoza iltihabı, anjiomatöz lezyonlar, retina seröz dekolmanı,
koroidit, Retinal vaskülit, orbital apse, vitrit, vitreus ve diffüz retinal
kanamalar, ani görme kaybı ve optik nevrit. Neuroretinitis, multifokal ve
fokal retinitis, dal retinal arter ve ven tıkanmaları ve anjiomatöz lezyonlar
konjunktivitten sonra en sık görülen lezyonlardır. Konjonktival epitelin
ülserasyonu yaygındır. Nöroretinit ile başvuran insanların üçte ikisi
bartonella enfeksiyonu için pozitif bulundu.
Chappell ve ark. (2011, 112), "Neuroretinitis, 120 yıldan uzun süredir
ayırıcı klinik tanı olarak kabul edilmesine rağmen, sendromun Bartonella
enfeksiyonuyla kesin olarak ilişkili olduğu 1990'lı yıllara kadar belli
değildi". Neuroretinitis bir veya her iki gözde görülebilir ve
öncelikle bulanık görme ile
karakterizedir. Ancak ışık algısı kaybı, optik disk ödemi,ciddi retinal ayrılma
ve macular stara yol açabilir. Görme
kaybı genellikle ağrısız ve ani ve tek taraflıdır. Derinlemesine çalışmalar
düzenli olarak gözün retina veya koroidinde 50 ila 3.000 mikromillimetre
boyutunda küçük, beyazımsı lezyonların varlığını bulmuştur. Görme normale
dönmesi aylar sürebilir ve hatta kalıcı sorunlar olabilir: anormal renk görüşü,
normal dışı kontrast duyarlılığı, göz renginde değişiklikler ve görme
keskinliği azalır.
Bartonella sınırsız kan damarı büyümesini uyarabilir
ve bu gözle göründüğünde sonuç maküler dejenerasyonun belirli formlarına
benzerdir. Bartonella enfeksiyonu benzer belirtilere sahip olan
Vogt-Koyanagi-Harada sendromunu taklit edebilir.
Kulak Tutulumu: Seröz
otitis media, dönme, baş dönmesi, labirentit, akut ya da değil. İşitsel
halüsinasyonlar
Nörolojik Sorunlar: En yaygın
olan iki sorun, ensefalopati ve zihinsel durum değişiklikleri, başka bir
deyişle, değişen şiddetlerde başağrısı ve zihinsel netlik problemleridir. En
yaygın görülen nörolojik sorunlar, menenjitten baş ağrısı, beyin sisi,
depresyon ve problem çözme ve hatırlama zorluğu gibi birçok Lyme semptomuna
benzer. Bununla birlikte, sıklıkla duygusal kontrol eksikliği ve bartonella
enfeksiyonu sırasında nörolojik tutulumu yaşayanların yüzde 40'ına kadar
açıklanamayan öfke atakları meydana gelmektedir. Multiple sclerosis (veya
benzeri durumlar), şizofreni, bipolar bozukluk veya grip gibi yanlış teşhisler
yaygındır.
Kaynağı Bilinmeyen Ateş (FUO-Fever Of
Unknown Origin): Bartonella enfeksiyonu ile ortaya
çıkan ve devam eden kronik bir düşük dereceli ateş olması biraz
yaygındır.Genellikle süresi dört haftadan uzun olup belirgin bir hastalığın
tanısal belirtisi eşlik etmez ve normal
olarak 100 ila 102 Fahrenheit aralığında seyreder.Ateşlere genellikle baş
ağrısı, halsizlik, huzursuzluk, kilo kaybı ve bazen anoreksiya eşlik eder.Son
yıllardaki araştırmalar, BARTONELLA'nın FUO'nun önde gelen üçüncü nedeni
olduğunu göstermektedir. Olguların yaklaşık üçte birinde hepatosplenik tutulum
mevcuttur.
Hepatosplenik Komplikasyonlar: Florin,
Zaoutis ve Zaoutis (2008, e1420),
"Karaciğer ve / veya dalağı ilgilendiren Bartonella enfeksiyonu,
daha önce bildirilenlerden daha sık meydana gelir" diye yorumluyor. Hem karaciğer hem de dalak, sıklıkla
bartonella enfeksiyonu (hepatosplenomegali) sırasında büyür. Anjioproliferatif
lezyonlar ve apseler genellikle her iki organda görülür. İntraabdominal
lenfadenopati olabilir. Granülomatöz hepatit ve nekrotizan splenitler de görülebilir.
Epiteloid hemangioendotelyoma, nadiren. Bazen safra kesesi katılabilir. Enfekte
olanlardan yüzde 60'tan fazlası karın ağrısı şikayeti vardır. Düşük dereceli
ateş sık görülür. Diğer belirtiler arasında kilo kaybı, titreme, baş ağrısı,
miyaljiler bulunur. Dalağın spontan rüptürü(yırtılma) bazen oluşabilir.
Karaciğer enzimleri normal olma eğilimindedir, beyaz kan hücreleri sadece biraz
yükselir. Muayene üzerine hem karaciğer hem de dalak, dahil edilen çok sayıdaki
granüloma bağlı olarak bir "İsviçre peynir" görünümü sunabilir.
Bacillary Angiomatosis (Bakteri
Anjiomatozisi): Kaposi sarkomuna benzeyen
proliferatif vasküler lezyonlardır. Kırmızı veya kahverengi papüller,
anjiyomatöz nodüller, derinde subkütan kitlelerin pedunkülleşmiş lezyonları da
görülebilir. Not: Bu, immün sistemi baskılanmış kişilerde, genellikle AIDS'li
olanlarda veya immünosupresif olanlarda görülür. İlaçlar, ancak immün
yeteneğinde daha sık görülür. Çeşitli organlar etkilenebilir, ancak cilt en
yaygın olanıdır. Deri lezyonları, yüzeyel, dermal veya subkütan olabilir, bazen
delinirse bolca kanar. Yüzey lezyonları kırmızı, mor renk veya renksiz
olabilir. Oral, anal ve GI mukozası dahildir.
BULAŞICILIK
Aynı zamanda,
enfeksiyonun anneden babaya geçtiğine dair güçlü kanıtlar var, bu da yatay geçiş
olasılığını artırıyor. Bartonella tükrük bezlerini düzenli olarak enfekte ettiğinden, bu rota boyunca
aktarılması mümkündür.
TEŞHİS
Doktorlarına en sık rastlanan bartonella
semptomlarından yakınan insanlar genellikle bir dizi rutin teste tabi tutulur,
ancak bunlar nadiren bartonella için bir test içerir. Çoğu hastane ve hekim
tarafından kullanılan rutin testler neredeyse her zaman negatiftir; kişide yanlış bir şey göstermezler . Beyaz
kan sayımı sıklıkla normaldir ya da hafif yüksektir, trombosit sayıları normal
veya hafif yükselmiş olabilir veya azalabilir, karaciğer enzimleri ve eritrosit
sedimentasyon oranları , beyin omurilik sıvısı muayeneleri normaldir. Bu
noktada çoğu hekim gerçekten neyin yanlış olduğunu bilmiyor ve semptomlara
fayda sağlayamayacak bir dizi farmasötik vermeye başlıyor. Eğer herhangi bir
nedenden ötürü, bartonella testi yaparsa, yani teşhisde başarı garantisi de
yoktur. Şu anda piyasada bulunan bartonella için yapılan çoğu testler pek
etkili değildir.
Bartonella bakterisi taşıyan bir kişiden alınan
sıvılardan kültürde bartonella organizmaları üretmek, iki ila altı hafta süren uzun bir süreçtir. Ayrıca vücut sıvılarının
az sayıda bakteri içermesi nedeniyle nadiren başarılıdır; izole etmek ise son
derece zordur. Şişmiş lenf nodüllerinden alınan kültürlerde ya da direkt kedi
tırmığı vakaları bile nadiren
organizmalar üretir çünkü şişliklerin
çoğu organizmaya bağlı bağışıklık tepkilerinden kaynaklanmaktadır.
Diğer bir yöntemin başarısı daha iyidir. Bartonella'ya karşı oluşturulan antikorların IFA ile testi . Yine de,
yüzde 84-95 oranında etkili ve zaman zaman yanlış negatif üretiyor. Ek bir
sorun ise, Epstein-Barr virüsü, sitomegalovirüs, Coxiella burnetii, Toxoplasma
gondii, Chlamydia spp. Ve Streptococcus pyogene gibi diğer bakteriler ile
çapraz reaksiyon vererek hatalı pozitif sonuç oluşturmasıdır.
Bartonella türleri arasında geniş bir çeşitlilik
vardır ve bu nedenle geniş bir antijen varyasyonu aralığına sahiptir. Bu, bu
tür testler için sorunlar yaratır. IFA tüm suşların ve türlerin antikorlarına
cevap vermez ve önceki veya mevcut enfeksiyon arasında ayrım yapmaz.
Genellikle, 1: 64'ü aşan bir antikor titresi, son bartonella enfeksiyonu için
pozitif olarak kabul edilir. Hem IgG hem de IgM test edilirse, testin doğruluğu
iyileştirilebilir. Bununla birlikte, genel olarak ELISA testi çok etkili
değildir. IgG ve IgM seviyeleri son derece değişken; Bartonella enfeksiyonu
sırasında güvenilir bir model bulunmamaktadır. PCR (polimeraz zincir reaksiyonu), özellikle IFA ile kombine
edildiğinde, daha iyi bir yaklaşım olma eğilimindedir.
PCR kullanarak bartonella DNA'sının kan, doku veya
serebral omurilik sıvısında moleküler olarak tespit edilmesi, IFA'ya kıyasla
daha geniş bir organizma yelpazesi için daha etkilidir ancak duyarlılığı daha
düşük, sadece yüzde 43-76'dır. En
büyük dezavantajı ve bu oldukça önemlidir, en yaygın PCR testleri, vücutta belli bir düzeyin üstünde
bulunması durumunda sadece bartonella bakterilerini tespit edebiliyor olmasıdır.
Çünkü bartonella enfeksiyonun belirli evreleri dışında vücutta düşük
seviyelerde kalmaya eğilimlidir. PCR testi genellikle aktif enfeksiyon
sırasında bile negatif sonuç verir. Aşağıdaki türleri tanımlamak için yaygın
PCR testleri geliştirildi (eğer yeterli sayıdaysa): Henselae, bacilliformis,
claridgeiae, elizabethae, quintana ve vinsonii subsp. berkhoffii. Fakat şimdi
insanlara bulaştığı bilinen diğer 11 türün hiçbirini teşhis edemiyorlar.
Yeni
bir PCR testi Galaxy
Diagnostics tarafından kısa süre önce tanıtıldı
(2011) Özellikle bağışıklığı yeterli
bireyler için (yani, HIV ile enfekte olmayan, bağışıklığı baskılayan ilaç
kullanmayan kullanıcılar) pek çok testten daha hassas bir formdur. Bakterilerin
PCR ile saptanabilir seviyelere büyümesini teşvik etmek için tasarlanmıştır.
Test, 26 bartonella türü için yüzde 98 etkili olduğu iddia ediliyor.
Mevcut sonuçlardan Galaxy PCR ve IFA kullanan bir
kombinasyon testinin güvenilir bir tanıya en etkili yaklaşım olduğu
görülmektedir. Fakat Lyme'de olduğu gibi, kişinin sunduğu semptom resmi,
meydana gelen herhangi bir testle birlikte dikkatli bir şekilde analiz
edilmelidir. Yalancı negatifler bartonella için oldukça yaygındır.
BUHNER
kendi deneyimlerine göre Bartonella enfeksiyonunu için belirleyici semptomlar
arasında şunları gösteriyor: anemi,
açıklanamayan orijinli nükseden ateş, tekrarlayan baş ağrısı (migrene kadar ve
migren seviyeleri dahil), fotofobi, açıklanamayan öksürük, kemik ağrısı
(özellikle ayaklarda), nörolojik problemler (özelikle güçlü öfke), parestezi,
hafıza kaybı, ataksi, paraparezi ve her türlü kalp problemi. Kemik ağrısı,
açıklanamayan öksürük, fotofobi, yorgunluk ve hafıza zayıflığı varlığı
neredeyse her zaman bartonella enfeksiyonuna işaret eder.
BARTONELLA VÜCUTTA NE YAPAR?
Araştırmacı R.J.Birtles makalesinde
(2005) Bartonella bakterileri "alışılmadık derecede karmaşık bir doğal
döngüye" sahipler demiştir. Onlar, aslında Lyme spiroketlerine benzer,
aslen parazitik organizmalardır. Yaşamak için ihtiyaç duydukları besin
maddelerini edindikleri bir ev sahibi (her zaman memeliler) içinde ve üzerinde
yaşarlar. Lyme spiroketleri, ihtiyaç duydukları besin maddelerini
almak için kollajen dokularını parçarlarken Bartonella organizmaları kan
hücrelerinden besin maddelerini aşırır.
Bartonella'nın (veya herhangi bir
organizmanın) vücuda bulaştığında ne yaptığını anlarsanız, onu tedavi etmek
için etkili bir protokol tasarlamak daha kolaydır.
Bazı geçiş yolları iyi anlaşılmış
olsa da, bartonella aktarılma dinamikleri kapsamlı olarak incelenmemiştir. Bu
rotalarda,bir pire ya da kene gibi bir böcek enfekte olmuş bir konakçıdan kan
yemeğini yerken, Bartonella pireyi-keneyi
enfekte eder. Bartonella organizmaları pirenin-kenenin GI bölgesine
(bağırsak) enfekte olur ve daha sonra böceklerin tükürük bezi ve dışkılarına
yayılır. Bakteriler daha sonra memeli
konakçıya ya pire, kene gibi böcekler onlardan bir kan emdiğinde ya da hayvan
dışkı yediğinde ya da dışkılar cilt yüzeyindeki bir kesik boyunca içeri
girdiğinde, bulaşır. Bir defa memeli konakçıya bulaştığında, diğer enfeksiyon stratejileri devreye girer;
hepsi açık olarak anlaşılamaz.
Bartonella organizmaları, konakçı
organizmanın bağışıklık fonksiyonu düşük olmadığı sürece, genellikle böcekler
gibi vektörlerde veya memeli konakçılarda sayıca fazla bulunmazlar - kan emme sırasında yeni bir memeliye geçen
bakteri sayısı küçüktür; semptomlar, organizmalar önemli ölçüde arttıkça ortaya
çıkmaya başlar.
Bakteriler kan dolaşımına girer girmez hemen dört bölgede
kolonileşirler: kırmızı kan hücreleri,
dalak, karaciğer ve kemik iliği. Hem karaciğer hem de dalak, değişen oranlarda iltihaplanmaya başlayacaktır.
Bartonella bakterileri
(yaklaşık olarak) her 24 saatte iki katına çıkar, bu nedenle semptomların
görünmesi için sistemde yeterli bakteri olması için 12 ila 62 gün arasında bir
süre gerekir. Genellikle, belirtiler grip benzeri: Yorgunluk, ateş,
halsizlik ve her yerde genel bir zayıflık hissi. Akut semptomlar birkaç hafta
sürer, daha sonra organizma yeni ev sahibi ile bir denge kurar gibi gözükür; Bakteri
sayısı bir hayli düşer ve belirtiler durur.
Bu noktada, kişi ya organizma ile dengede yaşayan asemptomatik bir taşıyıcı
halini alır ya da vücut organizmayı tamamen ortadan kaldırır. Bununla birlikte,
birçok kişi asemptomatik taşıyıcı haline gelir.
Hepimizin içinde, bizimle nispeten
barış içinde yaşayan birtakım hastalık organizmaları vardır. Aslında bakteri
ortaklarımız olmadan canlı kalamazdık. Bağışıklık
sistemi, hayat şartları nedeniyle stres altındaki kişilerde (veya kendine
yeterince bakamayan kişilerde), ya da AIDS'li kişilerde veya immünosüpresif
ilaçlar kullananlarda olduğu gibi bozulduğunda, Bartonella problemleri, başlar. Bağışıklık sistemi ne kadar çok bozulursa
semptomlar o kadar kötü olur. Hafif bağışıklık baskılamasına sahip insanlar,
ara ara gelip giden, kronik tekrarlayan bir ateş türüne maruz kalırlar. Yine
belirtiler hafif ila orta derecede grip benzeridir. Bağışıklık baskılama
arttıkça semptomlar artar. AIDS
hastalarında belirtiler en şiddetlidir.
İlk enfeksiyon, akut faz geçtiğinde
vücuda yerleşen Bartonella bakterileri
yayılmaya başlar. Ardından, bakteriler
vücuttaki endotel hücrelerini (Kalp ve diğer vücut boşlukları ile kan ve
lenf damarlarının iç yüzlerini döşeyen tek sıra yassı hücrelerden oluşmuş
epitel tabaka) kolonize ederler, özellikle de kan damarlarını kaplarlar. Ayrıca
lenf sistemi boyunca yayılır
(genellikle ilk inokülasyon alanına en yakın güzergâhları tercih eder) ve kemik iliğini kolonize etmeye devam eder. Bartonella
bakterileri, sivri sinekler ve diğer böcekler enfeksiyonu yeni konakçılara
yayabilsin diye kırmızı kan hücrelerini enfekte tutmak için yaklaşık olarak her
beş günde bir kana yeni bakteri salarlar. İlginçtir ki, vücutta kolonileşmiş her yer aynı anda yeni Bartonella
organizmaları açığa çıkaracaktır. Her kolonize alan, henüz anlaşılmayan bir
şekilde diğerleriyle yakından ilişkilidir.
Lyme hastalığının tedavisinde, Lyme spiroketlerinin kollajen dokular için
bir meyili olduğunu anlamak önemlidir. Yaşamak için ihtiyaç duydukları besin
maddelerini elde etmek için kollajenleri parçalarlar. Kollajen dokuları
parçaladıkları yer vücudun semptomlarının ortaya çıktığı yerdir. Eğer parçalama
işlemini dizde yapıyorsa, Lyme artrite sahip olursunuz, beyinde yapıyorsa,
nörolojik lyme ınız olur ve bunun gibi devam eder.
Bartonella'nın endotel dokusu ile benzer bir ilişkisi vardır. Bartonella
bakterisi özünde endotel dokusu içinde ve üzerinde yaşar. Çeşitli mekanizmalar
yoluyla, endotelyal hiperplazi adı verilen bir durum
oluşturarak, vücuttaki endotel dokusunun kontrolsüz büyümesini uyarır. Sağlıklı bağışıklık sistemi demek daha az
hiperplazi demek; benzer şekilde zayıf bağışıklık demek daha çok hiperplazi
demek ta ki vücutta kan damarlarının ve endotel dokusunun kontrolsüz büyümesi
olan bacillary angiomatosis olana kadar.
Bartonella endotel dokusu
içerisinde ve üzerinde yaşadığından, endotel dokusu nerede fazla ise bartonellanın da orada
yaşam alanı da o kadar fazla olur. Özünde,
Bartonella daha fazla endotel dokusu yaparak daha fazla yaşam alanı yaratır.
Bunu, bir takım benzersiz kimyasalların yaratılması ve salınması yoluyla yapar.
Endotel büyümesinin vücutta
görüldüğü yer vücutta semptomların ortaya çıktığı yerdir. Eğer semptomlar
gözdeyse, oküler bartonelloz olur. Eğer semptomlar böbreklerde ise böbrek
bartonellozu olur. Eğer semptomlar kalpte ise, kardiyo bartonelloz olur ve bu
da endocarditis in birincil semptomudur.
Endotelyal aşırı büyümeye neden olduğu her lokasyon, bu lokasyonda
bartonellozise neden olur ve her lokalizasyon sonuç olarak ortaya çıkan çok
belirgin bir dizi semptoma sahiptir.
Pek çok açıdan, bartonella, Lyme
gibi büyük
taklitçilerden biri olan büyük sinsi patojenlerden biridir ve çok çeşitli
hastalık koşullarına benzemektedir. Bu, sıkça yanlış teşhis
konulmasının nedenlerden biridir. Daha önce de belirttiğim gibi bir diğeri, az
hekimin hastalığa dair çok şey biliyor olmasıdır- çoğu hastaya, hala eski CDC
veya tıp fakültesi verilerinde Bartonella'nın ne olduğu ve olmadığı hakkında
bilgi veriliyor ve sonuçta duruma nasıl müdahale edeceğini bilemiyor.
TEDAVİ
Bartonella enfeksiyonlarını tedavi etmenin özünde, üç
temel başık vardır:
1) endotel korunmalı,
2) kırmızı kan hücreleri korunmalı ve
3) sitokin kaskadı kesilmeli
Bu üç şey tek başına enfeksiyonu ve belirtilerin
çoğunu tersine çevirir ve bakterileri vücuttan atar. Eğer organlar korunursa,
bağışıklık sistemi güçlenir ve bartonellozu iyileştirmek için gereken her şey
yerinde görevini yapar.
FARMASÖTİK TEDAVİ
Lyme hastalığında olduğu gibi,
Bartonellanın da ilaç tedavisi karıştırılır. Tüm türler antibiyotiklere karşı
direnç geliştiriyorlar ancak birçok hastalığının sakat bırakıcı doğası
nedeniyle pek çok insan için gerçekten antibiyotikler kullanılmalıdır. Eğer işe
yararsa, iyileşme birkaç hafta içinde gerçekleşir, ancak tüm belirtilerin
çözümlenmesi aylar sürebilir.
Ne yazık ki hekimler arasında hangi
antibiyotiklerin kullanılacağı konusunda çok fazla karışıklık vardır. Çoğu, her
zamanki gibi klinik başarıyla iyi örtüşmeyen in vitro çalışmalara düşkündür.
Florin, Zaoutis ve Zaoutis (2008, e1420), "Antibiyotiklerin in vitro
etkinliği ile klinik uygulamada başarılı bir şekilde tedavi edebilme arasında
literatürde önemli bir ayrım var. İn vitro ortamda Bartonella türlerinin bir
takım antimikrobiyal ajanlara duyarlı oldukları bulunmuştur. . . . Bu geniş
faaliyet yelpazesi, klinik uygulamada ortaya çıkmadı." Test edilen çoğu
antibiyotik, yalnızca bakteriostatik, yani bakterilerin çoğalmasını durduruyor,
fakat onları öldürmüyorlar.
Bartonella için en etkili
antibiyotik telitromisindir (Trimetoprim'in başka bir çalışmada çok etkili
olduğu tespit edilmiştir.) Bu sırayla birkaç makrolid (klaritromisin,
eritromisin, rifampin), ardından birkaç fluorokinolon (gatifloksasin, gemifloksasin
, moksifloksasin), daha sonra birkaç tane tetrasiklin (doxycycline,
minocycline), ardından aminoglikozidler arasında netilmicin ve gentamisin
tarafından takip edilir. Bu
antibiyotiklerin iki veya daha fazlasının bir kombinasyonu en etkili yaklaşım
olarak bulundu. Bartonella bakterileri vankomisin veya siprofloksasin için
çok kolay etkilenmez. Genel olarak, antibiyotikler, tedavi edilenlerin%
58-87'sinde etkili bulunmuştur. Genellikle, antibiyotik alanlar ve almayanlar
arasında sonuçlarda fark yoktur. Başarılı
antibiyotik tedavisi doğru antibiyotik kombinasyonunun kullanılıp
kullanılmayadığına ve yeterli süre uygulanıp uygulanmadığına bağlıdır. İki veya daha fazla antibiyotik
kombinasyonu sürekli olarak daha iyi sonuçlar verdi.
Bazı vakalarda beş gün süreyle
tedavinin etkili olmasına rağmen, antibiyotikler için en etkili tedavi rejimi,
bakteri temizlenmesinin tamamlanması için 2-3 hafta arasındadır. Bununla
birlikte, Meghari ve ark. (2006, 384), "Bartonella enfeksiyonları, kısa antibiyotik tedavisinden
sonra nüks sıklığı ile karakterizedir" yorumunda
bulundu. İlaçların bazı durumlarda tam bakteri klirensi bildirilmeden önce sekiz aydan iki
yıla kadar gerekli olduğu tespit edildi .
Ve yine de nüksler ortaya çıkabilir.
Beyinsapı ensefalopati veya bazal gangliyon bozukluğu vakalarında yüksek
doz METİLPREDNİZOLON
çok etkili olup kalıcı hasarı önlemeye yardımcı olur. Bununla
birlikte, genel olarak, kortikosteroidler genellikle
bartonella enfeksiyonlarında kontrendikedir. (Kortikosteroidler,
bakterilerin sitokin kaskadları vasıtasıyla oluşturduğu iltihaplanmayı azaltmak
için kullanılır. Uygun bitkiler de aynı şeyi yapacaktır.)
Bazı erken klinik başarılar
aşağıdaki ilaçları kullandı:
Doxycycline (sekiz yaşın altındaki çocuklar için eritromisin), nöroretinit
(bağışıklık durumuna bağlı olarak 2 hafta ila 4 ay boyunca günde iki kez 100
mg) için en fazla etkililiği gösterdi. Özellikle
nörolojik tutulum olanlarda RİFAMPİN (günde
iki defa 300 mg) ile kombine edildiğinde, sonuçlar daha iyidir ve
organizmaların tam sistem temizlemesine neden olur. Görme keskinliğinde artış ve diğer göz
problemlerinin çözülmesi kombinasyonda sık görülür.
Gentamisin (14 gün boyunca 3 mg /
kg / gün) ile doksisilin (200 mg / gün,
bir oral doz, 28 gün boyunca) kombinasyonunun , bir randomize çalışmada kronik bakteriyemi için çalıştığı bulunmuştur.
Bununla birlikte, bu gibi
durumlarda gentamisin kullanımına rağmen, gentamisinin sadece hücre dışı
bakterilere etkili olacağını hücre içi bakterileri öldürmeyeceğini anlamak
önemlidir. Hücre içi bakteriler için
telitromisin gibi bir şey kullanılmalıdır.
Endokarditisin bartonella'dan tedavisi benzerdir: doksisiklini
günde iki kez 100 mg 2x oral olarak 6 hafta boyunca gentamisin 3 mg / kg / gün
IV ile birlikte 14 gün boyunca.
Bacillary angiomatosis
(Bakteri anjiyomatozu) en etkili şekilde eritromisin (antianjiyojenik
etkisine bağlı olarak) kullanarak, günde 4 kez 500 mg, oral yolla 12 hafta
süreyle tedavi edilir. Not:
Endotelyal proliferasyon, tüm bartonella enfeksiyonlarında türlere
bakılmaksızın mevcut olduğundan, eritromisin içeren bir kombinasyonlu
farmasötik terapi endikedir.Kombinasyon tedavileri, her olayda en iyi sonucu
verir ve eritromisin dahil edilmesi, bakteryel anjiomatoz olsun veya olmasın,
bartonella enfeksiyonuyla ilişkili semptom resmini azaltmak için çok şey
yapacaktır.
Hem klinik gözlem hem
de yayın incelemesinden yola çıkarak, ilk yaklaşım için en iyi kombinasyonun
telitromisin veya doksisiklin ile gentamisin ve eritromisin kombinasyonunun
olduğu görülmektedir.
Endotel dokusunun hiperprofüzyonu
ateroskleroz (arterlerde kolesterol birikimi) tarafından üretilen arterlerin
daralmasına neden olabilir, çünkü bazı
doktorlar bartonella bloke kan damarlarını açmak için anjiyoplastiye
başvurmaktadırlar. Eritromisin, endotelyal hiperplazi ve anjiyogenez
kullanımıyla birlikte genellikle çözüldüğünden daha iyi bir alternatiftir.
Anjiyoplasti sırasında, tıkanan toplardamarın içine küçük bir balon
yerleştirilir ve balon, kabın duvarlarını tıkayan malzemeyi düzleştirerek
genişler. Bu, bazıları için belli bir süre için semptomatik rahatlama sağlar;
ancak birçok durumda süreçteki damar duvarlarına zarar verir ve vücudun hasarın
kendisini iyileştirme kabiliyetine müdahale eder. İşlemin kendisi,
eritromisinden çok daha tehlikelidir ve çok daha pahalıdır.
Sonuçlar genellikle geçicidir;
Anjiyoplasti gören çoğu insan kalp-bypass cerrahisine ihtiyaç duyar. Bir
çalışmada 50 kişi anjiyoplasti almış; bir yıl içerisinde 42 tekrarlamıştı, 11
halen hipertansif ilaçlara ihtiyaç duyuyordu.
Anjiyoplasti, sorunun altında yatan sebebi tedavi etmediği için, bu
durumda bakteriyel enfeksiyon, sorunun tekrarlanması muhtemel.
Bakterilerin ortadan kaldırılması, inflamasyona neden olan sitokin kaskatının
azaltılması ve endotel bütünlüğünün korunması gitmek için çok daha iyi bir
yoldur. Yine, eritromisin daima anjioplastiden önce düşünülmelidir. Bahsedilen
bitkisel protokollerin bir kısmının kullanılması, soruna da oldukça yardımcı
olacaktır.
Belirtildiği gibi, bartonella türleri arasında ve Proteobakteriler
grubunda görülen önemli direnç var. B. bacilliformis, siprofloksasin,
rifampin,ve eritromisine direnç gösterir. Aslında
organizma, tüm kinolon
grubuna karşı direnç geliştiriyor.
B. henselae,
azitromisin, pradofloksasin, gentamisin ve enrofloksasine karşı direnç gösteren
dirençli formlarda ortaya çıkmıştır. B.
quintana, rifampin ve tetrasikline dirençlidir. Hem B. henselae hem de B.
quintana, özellikle fluorokinolonlar olan makrolidlere karşı artan bir direnç
gösteriyorlar. Organizmalar, diğer bilinen ve daha iyi bilinen bakteriler olan
staf, strep, klebsiella ve benzerleri gibi hızla direnç geliştiriyorlar. Antibiyotik etkinliğini uzatmak için tekli antibiyotik
rejimlerinin kullanılması şiddetle ÖNLENMELİDİR.
Lyme'de olduğu gibi, birçok antibiyotik
rejimi uygulanan birçok insan, halen bartonella ile enfekte olduklarını ve
halen zayıflatıcı belirtiler yaşadığını fark ediyorlar. Antibiyotikler başarılı
olsalar bile, birçok kişi ile takip, artık intraparankimal lezyonların (yani
beyindeki lezyonların) ve ekstrapiramidal anormalliklerin aylar sonra birkaç
yıla kadar devam edebileceğini bulmuştur. Başka
bir deyişle, antibiyotik tedavisinden sonra bile çeşitli derecelerde ciddi
santral sinir sistemi yetersizliği kalmaktadır. Sadece yavaş yavaş kendini
düzeltir.
BARTONELLA VE HERXHEIMER REAKSİYONLARI
Bartonella bakterileri çok düşük
endotoksisiteye sahiptir. Endotel hücreleri endotoksinler için çok düşük bir
toleransa sahip oldukları için bu çok önemlidir. Bakterilerin
lipopolisakkaritleri, Salmonella bakterilerinden en az 1000 kat daha az
toksiktir. Bartonella enfeksiyonu sırasında Herxheimer reaksiyonları, eğer
varsa, bartonella hücresel ölümü dışında başka bir şeyden ortaya çıkmış gibi
gözükmektedir. Onun için genellikle hücre ölümünde salınan lipopolisakkarit,
herxing olarak bilinen toksik reaksiyonlara neden olur.
Bazı insanlar genellikle
antibiyotiklere tepki olarak herx denilen şeyleri periyodik olarak
gözlemlerler. Bakterilerin doğası, bartonella'dan gelen herxin varlığına
inanmaz. Ancak unutulmaması gereken bir şey daha var: Almakta olduğunuz
antibiyotikler? Sadece bartonella'yı öldürmezler. Onlar diğer birçok şeyi de öldürürler.
BİYOFİLMLER HAKKINDA
Bir biyofilm mikroorganizmaların
bazen oluşturabileceği bir kümedir.
Çeşitli hücre tipleri, genellikle
bir tür yüzey üzerinde birbirine yapışırlar. Bir biyofilm oluşumu sırasında
yüzeye birkaç serbest yüzen bakteri veya diğer mikroorganizmalar eklenir.
Bağlandıklarında, bağlantının gücünü artırmaya başlarlar ve kendilerini
oldukları yere tuttururlar. Diğer mikroorganizmalar daha sonra onlara yapışmaya
başlarlar ve daha sonra da daha fazlası tutunur. Bu ilerledikçe organizmalar
onları tutmak için bir matris oluşturmaya başlar, bu durum okyanusta mercan
kayalıklarının oluşumuyla çok benzerdir.
Kümelenmiş mikroorganizmaların
etrafında hücre dışı bir matris oluşmaya başlar ve mikroorganizmalara karşı
koruma sağlar ve karmaşık bir mikrokomünikasyon geliştirir. Mikroorganizmaların
beslenmesi için biyofilm içine besin maddelerinin serbest akışını sağlamak için
bazen kanallar inşa edilir. Periyodik olarak, koloni biyofilmi çevreleyen dış
dünyaya serbest yaşayan bakterileri serbest bırakır. Bazı biyofilmlerin mercan
kayalıklarına çok benzer bir şekilde fosilleşmesi nadir değildir.
Biyofilm bakteri toplulukları için
çok eski bir koruma mekanizmasıdır. Antibiyotiklerin etkisini yavaşlatır,
topluluğun bağışıklık faaliyetinden korunmasına yardımcı olur,
mikroorganizmalar arasında çok sayıda aradaki bağlantıyı sağlar ve yanal gen
aktarımı yoluyla DNA değişimini kolaylaştırır.
Lyme camiasında biyofilmler
hakkında çok fazla endişe olsa da olmamalı. Biyofilmler milyarlarca yıl önce
oluşmaya başlamış ve mikroorganizmaların toplandığı her yerde varlığını
sürdürmüştür. Dünyadaki hemen hemen her canlı organizma, antibakteriyel
maddeler oluşturur; bitkiler özellikle bunu yaparken aktiftir. Bir biyofilm,
buna tek bir cevaptır. Bitkisel ilaçlar, ister biyofilm isterse de dirençli
bakteri tedavisinde son derece etkilidir.
Biyofilmler hakkında önemli bir
nokta: Biyofilmler oluştuğunda, bakteriler topluluğu örten bir kalkan gibi bir
şeyle korunurlar. Sonra onlar bir yerden beslenirler. Bununla birlikte, eğer
biyofilm kırılırsa, bakteriler sisteme, genellikle kan dolaşımı yoluyla
yayılırlar. Bu noktada, semptom resmi sıklıkla daha kötüdür, diğer bir deyişle,
birçok bakteri daha fazla bölgeyi enfekte ettiği için semptomlar daha güçlü bir şekilde geri dönmektedir.
Etkili olan bir antibiyotik ile
birlikte uyumlu bir antibakteriyel rejim varsa, bu yeni serbest bırakılan
bakteriler daha sonra kolayca öldürülür. Ancak antibiyotikler her zaman etkili
değildir. Mycoplasma bölümünde, eğer kullanmak isterseniz, biyofilm kırıcı
ajanlar (sida, NAC, büyük celandine) anlatıldı. Bunların gerekli olduğundan
emin değilim.
Bartonella bakterilerinin
enfeksiyon sırasında biyofilm yapması konusunda yaygın bir inanç bulunmaktadır.
Bir hakemli dergi bu konu üzerinde kısmen derinlemesine tartışmış. Bununla
birlikte, bu tipik biyofilmler sadece in vitro olarak oluşturulmuştur. Bartonella, yaşayan canlı organizmalarda
küme yaparlar ama tipik bir biyofilm oluşturmazlar. Bunun yerine bartonella VAKUOLLER oluşturur. Vakuoller bir
balon gibi bir şey olarak düşünülebilir. Bunların içi bartonella organizmaları, makrofajlar ve
parçalanmış hücre parçaları ile doludur. Balon veya vakuolün zarı,
organizmayı korumak için oldukça esnek bir yapıdır. Vakuoller bartonellaların toplandığı her yerde
oluşturulur. Bartonella vakuolleriyle dolu bir karaciğer, kesitte İsviçre
peynirine benzemektedir. Vakuoller,
bartonellaların kendilerini bağışıklık sisteminden korumasının başka bir
yoludur. Bitkiler onlara oldukça iyi etki eder.
SEMPTOMLAR TABLOSUNU ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Bağışıklık sisteminin genel
sağlığına ek olarak, semptom görüntüsünde ve hastalığın seyrinde farklılıklara
yol açacak başka faktörler de vardır. Bunlar şunlardır: Hastalığa neden olan
spesifik bakteri türleri, virülensitesi, enfeksiyondan önce vücutta herhangi
bir yapısal zayıflığın mevcudiyeti, halihazırda başka türde mevcut olan kronik
bir enfeksiyon varlığı ve aşılama vektörünün doğasıdır.
Çoğu Bartonella türü, memeli bir
konukçuyu enfekte ederken çok benzer davranışlar sergiler; birincil istisna B.
bacilliformis'dir ve bu bakteri genellikle sadece Güney Amerika'da görülür.
Bacilliformis, ölüme götürebilecek ciddi anemi üretir (diğer türlerden daha
fazla). Hayatta kalanlar genellikle vücutlarında bir dizi kan dolusu siğil
ortaya çıkışı yaşarlar. Özünde, bu sınırlı ve spesifik bir bacillary
angiomatosis şeklidir ve bu türe özgüdür. Diğer Bartonella türlerinin vücuttaki
eylemlerinde büyük benzerlikler vardır ve dolayısıyla ürettikleri semptomlarda. Ancak
hepsinde biraz farklılıklar olacaktır. İnsan vücudu olan eşsiz ekosistem ile
içindeki bakteri türleri arasında eşsiz bir etkileşim vardır; bu nedenle, diğer
olgular arasında örtüşmeler olsa bile her durumda semptom resmi de benzersiz
olacaktır.
Enfekte olmuş kişide yapısal zayıflık nadiren göz önüne alınır ama aslında çok önemli bir
rol oynamaktadır. Vücudun uzun süreler boyunca sürekli stres yaşayan herhangi
bir kısmı, böyle stres yaşamayan parçalardan daha zayıf olma eğilimindedir. Buna bir
örnek ağır inşaatta çalışan kişilerin ortak aşınmasıdır. 30 yılı aşkın bir
sürede, eklem çok daha fazla strese girer ve sonuç olarak bu tür bir işi
yapmamış birinden zayıf olurlar. Yaşamın ilerleyen dönemlerinde bu aşınma
kıkırdak ve eklem sorunları üretme eğilimindedir. Bu tür bir
dinamik, fiziksel geçmişinize bağlı olarak vücudun her yerinde bulunur. Eğer
boya ve diğer kimyasallarla 30 yıldır çalıştıysanız, karaciğer aksi halde
olduğundan daha fazla stresli olacaktır. Kalbiniz onlarca yıldır kötü bir
diyetle ya da uzunca bir süre duygusal acılardan dolayı stres altındaysa, aksi
takdirde daha zayıf olacaktır.
Bu gibi durumlarda, Bartonella
vücuda girdiğinde, zayıflamış olan vücudun bir bölümüne bulaşırsa, ortaya çıkan
semptomlar daha belirgin hale gelecektir. Durumu daha kötüleştirmek için,
Bartonella organizmaları hücresel dokulardaki iltihabı uyarırlar. Zaten iltihap
çekiyorsanız, eklemlerinizde, bakteriler orada bulunma eğiliminde olacak, çünkü
onların yapacağı işlerinin yarısı zaten onlar için yapılmış olacak.
Bağışıklık sisteminin zaten sıkıntı
yaşadığı başka
bir kronik enfeksiyon geçiriyorsanız,
bartonella semptom resmi çoğu zaman daha kötü olacaktır.Eğer Lyme ve bartonella
ile aynı anda enfekte iseniz, diğer bir deyişle, bartonella Lyme'nin bir
coenfeksiyonu ise, o zaman vücut üzerindeki etkileri daha şiddetli olacaktır.
Derinlemesine araştırmalar, birden fazla enfeksiyonun birbiriyle sinerjik
olarak çalıştığını, yani benzersiz hastalık formları oluşturmak için birlikte
çalıştığını gösteriyor. Böylece onlar tedavi etmek zorlaşıyorlar.
Enfekte olma şekliniz de önemli bir
rol oynamaktadır. Kene ısırığıyla enfekte olmanız durumunda bu özellikle
geçerlidir. Keneler genellikle en azından birkaç gün, uzun süreler için yerinde
kalırlar. Ve bu süre zarfında, kene tükürüğü ısırık alanına serbestçe enjekte
edilir. Tükürükteki bileşikler kan pıhtılaşmasını önler ve
bağışık yanıtını etkiler, parçaları kapatır, böylece vücuda yapıştıklarında
keneyi reddedemez. Bu bileşikler, vücuda girmeyi kolaylaştırmak için
bakterilerin kendi giriş mekanizmaları ile birlikte kenelerdeki bakteriler
tarafından kullanılır.
Bununla birlikte, organizmaların sitokin yığınına
derinden bakarsanız, genel olarak, hastalığın ilerlemesini yavaşlatacak veya
durduracak ve hasarın düzeltilmesine başlanacak bir müdahale
tasarlayabilirsiniz.
BARTONELLA VE SİTOKİN KASKADINA TEKNİK
BİR BAKIŞ
BAŞLANGIÇ ENFEKSİYONU
Bartonella'nın bir artropod vektöründen (eklem
bacaklıdan) bir memeliye taşınması, bakterilerin normal ortam sıcaklıklı bir
organizmadan daha sıcak vücut sıcaklığına sahip bir hayvana geçtiği anlamına
gelir. Buna ek olarak, maruz kaldıkları kanın doğasında da önemli bir
değişiklik vardır. Hayvanlardaki hemoglobin oksijenle doludur ancak böceklerin
bildiğimiz kadarıyla kanları yoktur, daha çok oksijen taşımayan hemolenfleri
vardır (böcekler doğrudan vücut yüzeylerinden solunum yapar). Bakteriler bir
memelinin kan dolaşımına girer girmez, büyük miktarda oksijene maruz kalırlar
(toksik bir madde). Memeli kanının ph derecesi, böcek midesinde normalde var
olanlardan çok daha farklıdır. Bakteriler, böylece böceklerden çok farklı bir
ortamda yaşamaya başlamalı ve hemen buna uyum sağlamak zorunda kalırlar. Bu
size, bakterilerin ne kadar uyarlanabilir olduğuna dair bir fikir verebilir.
Kelimenin tam anlamıyla birkaç saniye içinde, düşük oksijenli, orta sıcaklıktaki,
düşük pH ortamlarından yüksek sıcaklıkta, yüksek oksijenli, yüksek pH ortamına
geçerler. Ve birkaç saniye içinde hemen rahatça ayarlanırlar. Söylemeye gerek
yok, karşılaştıkları bağışıklık sistemi de böcekteki bağışıklık sisteminden çok
daha farklıdır. Bartonella bakterileri, bulundukları ortamlara son derece
duyarlıdırlar. Çevredeki ince kaymaları analiz edebilir ve daha sonra, bu
değişen koşullarda yaşamak için neredeyse derhal gerçekleşen fizyolojideki
değişiklikleri başlatabilirler.
Sıcaklık, pH, oksijen içeriği ve bağışıklık dinamiği gibi şeylerde meydana gelen bu kaymalar bakterilere ne tür bir memeli veya böcek içinde bulunduğunu gösterir. Esasında bu göstergeler onlara yeni konakta hayatta kalmak için fizyolojilerini nasıl değiştireceklerini anlatırlar.
Bakterilerin kendi çevrelerini analiz etme ve bu değişiklikleri yapmak için kendilerine zaman ayırmalarının yollarından biri, biyofilmler oluşturmalarıdır. Bir örnek vermek gerekirse: Bartonella'nın yayılmasının temel yollarından biri de pire veya bit böceklerdir. Örneğin, bit beslenirken de bu bakteriler dışarı atılırlar. Bitler beslediklerinde, kişinin çizilmesini teşvik eden bir tahrişe neden olurlar. Kaşınma, derinin yüzeyini koparır ve dışkılar, özünde derideki tahrişten kan dolaşımına enjekte edilir.
Bartonella bakterileri dışkıya atıldıklarında çok güçlü ve çok istikrarlı biyofilmler oluştururlar ve bir yıl (en az) mutlu bir şekilde yaşarlar. Biyofilm oluşumu kana girer girmez, ortamdaki değişiklikler bakterilerin formlarını değiştirmesi sinyallini verir. Yeni ortamı analiz eder ve derhal genomik yapılarını değiştirmeye başlarlar. Aslında, onlar plazmitleri alırlar, DNA'nın halkaları belirli bir memelide yaşamalarını sağlamak için özeldirler ve onların genetik yapılarına onları örmeye başlarlar. Bu, hemen dış zar proteinlerinde değişiklik başlatır. Daha sonra sitokin interlökin-8' i (IL-8) serbest bırakmaya başlarlar ve bu da CD34 + hücrelerinin oralara hareketlerini uyarır. CD34 + hücreleri bulundukları yere ulaştığında (birkaç saniye içinde) bakteriler bu hücrelere girer, böylece yeni ev sahibinin bağışıklık sisteminden korunurlar. Ve bu hücrelerin içinde kan yoluyla vücuda yayılırlar.
CD34 + HÜCRELERİ
CD34 + hücreleri, kemik iliğinde üretilen pluripotent
kök hücrelerdir; bazen hematopoietik progenitör (öncü) hücreler (HPC'ler) de
denir. (İlginçtir, bartonella ile yakından ilişkili olan Anaplasma ve Ehrlichia
bakterileri de CD34 +'leri etkilemektedir.) Bu HPC'ler veya CD34 + hücreleri
vücuda kan dolaşımı yoluyla akar ve vücudun neredeyse her hücresine ve organına
ulaşırlar. CD34+ hücreleri ilkel bir
hücre şekli, farklılaşmamış ve pluripotent hücre olarak kabul edilirler. Eğer vücut ihtiyaç duyarsa her hücrede
farklı türdeki hücrelere farklılaşma, dönüşme yetenekleri vardır.
Bartonella'yı anlamak için önemi fazla olup, endotel hücrelerinin ve kırmızı
kan hücrelerinin (monosit, makrofaj, nötrofil, basofil, eozinofil, dendritik
hücreler, trombosit, T hücreleri, B hücreleri, NK hücreleri gibi) öncü
hücreleridir (progenitors). Eğer vücut, özel bir hücreye ihtiyaç duyarsa, örneğin hasar
görmüş bir kan damarını onarmaya yardımcı olmak için bir endotel hücresine
ihtiyaç duyarsa, vücudun sağlıklı çalışmasını kolaylaştırmak için CD34 +
hücreleri kendisini o belirli hücreye dönüştürebilir. Endotel hücreleri vücuttaki tüm kan damarlarını
astarlar ve bu sabit tamirat kan damarı astarlarını sağlıklı tutar. Bununla
birlikte, bu durumda, istilacı bakteri, bu süreci kendi amaçları için kullanır.
Bartonella esas olarak endotel hücrelerinde yaşar. CD34 + hücrelerinin içine
girerek, hemen endotelyal enflamasyonun meydana geldiği vücudun her yerine
götürülürler. Bu, onlara ihtiyaç duydukları uygun yerlere erişmelerini ve
endotel bütünlüğünün tehlikeye atıldığı lokallerde bunu yapmalarını sağlar.
Genel olarak, vücudun enflamasyon geçiren herhangi bir kısmı ona CD34 +
hücreleri çağıracaktır. Böylece, bir kez bartonella bakterileri CD34 +
hücrelerine bulaştığında, sonrasında bartonella enfeksiyonu ve bunlarla
bağlantılı semptomlar yaşayan vücut kısımları zaten zarar görmüş olanlardır.
BARTONELLA'NIN IL-8 ÜRETİMİNİN ETKİLERİ
Bakterilerin vücudun kendi
ihtiyaçları için işleyişini bozmak için kullandığı başlıca mekanizmalardan biri
IL-8'in üretilmesidir. IL-8, CD34 +
hücrelerini bakterilere çağırmakla kalmaz, aynı zamanda kandaki dolaşımdaki
nötrofil sayısının hemen azalmasına, nötropeni adı verilen bir duruma neden
olur. Nötrofiller (nötrofil granülositler veya polimorfonükleer
nötrofiller, PMN'ler), doğuştan gelen bağışıklık sisteminin önemli bir bölümünü
oluşturan ve tüm dolaşan beyaz kan hücrelerinin yüzde 50'sini oluşturan beyaz
kan hücreleridir. Vücuttan bakteriyel enfeksiyonlara karşı üretilen ilk
müdahale eden maddeler arasındadırlar.
IL-8 kandaki nörofil seviyelerinin derhal azalmasına neden olur ve bunu büyük
bir artış oldukça hızlı bir şekilde takip eder. Bu ilk
azaltma, bartonella bakterilerinin vücuttaki çok spesifik bazı hücrelerin içine
girmesi için zaman sağlar, böylece
kendilerini doğuştan gelen bağışıklık sisteminden uzak tutarlar. (Adaptif bağışıklık sistemi çok daha sonra çevrimiçi
hale gelir.)
Artan IL-8 seviyeleri aynı zamanda
vücuttaki matriks metalloproteinaz-9 (MMP-9) seviyelerinde oldukça dramatik ve
ani bir artışa neden olur. MMP-9 (jelatinaz B olarak da adlandırılır), diğer
şeylerin yanı sıra hücre dışı matriks moleküllerini indirgemek için de hareket
eder. Bu durumda, bu, kemik iliğindeki diğer hücrelere bağlanan HPC'lerin (CD34
+ hücrelerinin), bu bağları kırmasına neden olur , böylece serbest CD34 +
hücrelerindeki bir artışı uyarır. IL-8
daha sonra büyük miktarlarda yeni serbest CD34 + hücrelerinin kan dolaşımına
akmasına neden olur (bunları harekete geçirir). Üretilen IL-8 miktarına bağlı
olarak 20 dakika içinde CD34 + hücrelerinin kan seviyeleri 100 katına kadar
çıkabilir. Bu, bartonella bakterilerine hemen daha çok hücre istila etmesini
sağlar ve bu hücreleri daha erişilebilir hale getirir.
Bartonella organizmaları CD34 +
hücrelerini enfekte ederlerse, hücrelerin içine alınırlar ve burada bir vakuol
oluştururlar. Vakuol içlerinde
bakterilerin yaşadığı sağlam, koruyucu bir membranla çevrili bir hücre içi
bölme gibidir. Ekstracellular (hücre dışı) olarak yaşayabilseler de, bartonella
bakterileri özünde, intracellular (hücre içi) organizmalardır. Canlı bir organizma içerisine
girdiklerinde, hemen her zaman, serbest bakteri halinde bulunmak yerine bir
vakuolle çevrelenirler . CD34 + hücrelerinde oldukları için vücut onları çok
iyi algılayamaz ve doğuştan gelen bağışıklık sisteminin ilk cevabı etkisizdir.
Bartonellalar ayrıca doğuştan gelen bağışıklığın başka bir yönünü de devre
dışı bırakmaya başlar. Bakteriler tarafından enfekte edilen hücreler
oldukça hızlı ölürler, yani apoptoza girerler.
Apoptoz veya hücre ölümü, böylece istilacı bakterilerin yaşam alanını ortadan
kaldırır. Ancak, bartonella bakterileri, enfekte hücrelerin ölmesini önleyen
süreçleri başlatır, böylece yaşam alanları sürer.
Enfekte CD34 + hücreleri, kan dolaşımı sırasında vücutta
dolaşırken karaciğer, dalak ve kemik iliğine akar ve burada onarıma ihtiyaç
duyan endotel hücreleri üzerine toplanırlar ve koloniler oluşturmaya başlarlar.
Bakteriyel IL-8 üretimi bu işlemi şiddetlendirerek, enfeksiyonlu hücrelerin bir
arada toplanmasına neden olur. Bakteri, yerel hasarı onarmak için endotel
hücrelerine dönüştüğü için CD34 + hücrelerinin içinde kalır. Çevrelerinde
meydana gelen dönüşümden etkilenmezler ve kendilerini, mutlu bir şekilde,
optimum büyüme için ihtiyaç duydukları konum ve hücrede bulurlar.
Kimi yerde üç gün civarında (bazen
biraz daha uzun süre) devam eden bu dönem boyunca, kan dolaşımı hiç bakteri
varlığı göstermez. (Bunun sebebinin bir parçası da enfeksiyon işleminin
bartonella bakterileri ile o kadar yavaş olur ki her 24 saatte bir yavaş yavaş
sayıları ikiye katlanır) Süreç boyunca bakteriler yeni ekolojik alanlarına sığmalarını sağlamak
için genomik yapısını değiştirmeye devam ederler (dış protein tabakasının
doğasını değiştirmeyi de içerir) daha etkin bir şekilde. Bu işlemin bir kısmı,
kendilerinden çoklu genotiplerin üretilmesini, yani bağışıklık sistemini daha
etkin bir şekilde engelleyebilecek ve ev sahibi içindeki farklı nişleri daha
verimli bir şekilde istila edebilecek yapıda hafif değişiklikler içerir.
Örneğin, enfeksiyonun ilk üç gününde yeni ev sahibinin olgun kırmızı kan
hücrelerini bulaştıramıyorlar; sonunda yapacakları şey bu.
Bartonella bakterileri endotel hücrelerine
bir kez yerleştikten sonra, genomlarını yeterince değiştirmeyi bitirmişlerdir
ve yeterince yerde yeterince döl üretmişler ve alyuvarları enfekte etmeye
başlamışlardır. Yaklaşık olarak her beş günde, aynı anda, her kolonize edilmiş
bölgeden, yeni bartonella bakterilerini kan dolaşımına salarlar. Bu yeni
bartonella bakterileri daha sonra kırmızı kan hücrelerini kolonize ederek
organizmaları kan dolaşımını arayan böcekler tarafından alınmaya hazır hale
getirir. Bu iletim sürecini her yere tekrar başlatıyor: yeni böcekler, yeni ev
sahipleri.
BARTONELLA
KIRMIZI KAN HÜCRESİ İNFEKSİYONU
Birçok açıdan, bakterilerin nihai
hedefi alyuvarlardır(RBC). Hayatta kalabilmek için memelilerin kanlarından
spesifik maddelere ihtiyaç duyarlar ve kan damarlarının endotel katmanlarına
yerleştikten sonra kan dolaşımına yeni bakteriler ekmeye başlarlar. Bakteri
tohumlaması her dört veya, sekiz günde bir, ortalama olarak her beş günde bir,
her enfekte bölgede aynı anda gerçekleşir.
Çalışmalar, bu aralıklarla kan
dolaşımına salınan bartonella organizmalarının her seferinde genetik olarak
farklı olma eğiliminde olduğunu göstermiştir. Başka bir deyişle, etkili bir
bağışıklık tepkisi önlemek için, bakteriler beş günde bir benzersiz suşlar
geliştiriyorlar. Erken evrede, çok sayıda bakteri yaratılıp kana
salınır. Fakat bu, enfeksiyondan 10 ila 14 gün sonra doruğa ulaşır ve bundan
sonra, enfeksiyondan sonraki iki ila üç
ay, normal PCR teknikleri kanda bakteri bulamayana kadar azalmaya başlar. Özünde,
başlangıçtaki akut fazı yavaşça gelişen bir kronik faz izler; burada bakteri
sayıları genellikle kolay teşhis için çok düşüktür. Bakterilerin
ilk büyük ölçekli üretimi, onların vücuttaki birden çok bölgeye bulaşmasını
sağlar ve bundan sonra eklembacaklılar yoluyla bakteriyel yayılımı sağlamak
için kanda yeterince bakteri varlığını korumaya devam eder.
Bakteriler serbest bir durumda kan dolaşımına
salındıklarında, dış yüzeylerine özel
yapışma moleküllerini yüklerler ve böylece kırmızı kan hücrelerine çekilip
yapışırlar. Bir kez bunu yaptıklarında,
bir kez daha girdaba girme sürecine başlarlar; bu durumda benzersiz bir şekilde
kıvrılırlar.
Kırmızı kan hücreleri, endotel
hücrelerinde olduğu gibi diğer hücreleri de içine alamazlar, çünkü bartonella
bakterileri, deformin
adlı bir bileşiği serbest bırakır ve bu da bakteri içerisine
girebilmek için kan hücresinde gözenek açılmasına neden olur. Normalde bir veya
iki bakteri, her kırmızı kan hücresine bağlanır ve girer. İçerdikçe tekrar bir
vakuol oluştururlar ve içinde bir çoğalma başlarlar.
Her kırmızı kan hücresi, hücrenin
kapasitesini aşmadan, yani kırılmadan belirli sayıda bakteri tutabilir. Bartonella bakterileri çok zekidir ve
genellikle kırmızı kan hücresi (alyuvar) sayısını sekiz ile sınırlarlar.
Bakteriler bazen bu sayıyı aşarak birkaç kırmızı kan hücresinin patlamasına
neden olur, böylelikle bu rota boyunca yeni bakteriler yayılır. Genellikle, sekiz bakteri oluştuğunda çoğalmayı
durdururlar.
Bartonellalar
hemotropiktir, yani özellikle kırmızı kan hücrelerine çekilmektedir. Hayatta kalabilmek için çok miktarda heme ihtiyaç duyduklarından onlara ilgi
duyuyorlar. Bizim kırmızı kan hücrelerinin sitoplazmamız hemoglobince
yüksektir, bunun ana bileşeni heme'dir (hemo-globin). Hemoglobin, oksijeni bağlayan demir içeren bir
moleküldür. Her saniyede yaklaşık iki buçuk milyon kırmızı kan hücresi
veya eritrosit kemik iliğinde üretilir.
Progenitörlerden (atalardan)
üretilen yenilerin oluşumu yaklaşık yedi gün sürer, bu nedenle üretim sabittir.
Kırmızı kan hücrelerinin fazlası dalakta saklanır -
bartonellaların bu organı sevmesinin başka bir sebebi de budur. Hücrelerin yaklaşık yüzde 25'i, 20 ila 30 trilyon
tane olan kırmızı kan hücreleridir. Damar sistemimizin onlar
için komple devri yaklaşık 20 saniye alır; vücut tarafından temizlenmeden önce
100 ila 120 gün yaşarlar. Kırmızı kan hücreleri oksijene ihtiyaç duyan
hücrelerle temasa girdiğinde, kandaki oksijen hücre zarından kendisine ihtiyaç
duyan hücrelere yayılır.
Bartonella bakterileri memelilere
enfekte etme konusunda uzmanlaşmış ve ilginç bir şekilde, memeli kırmızı kan
hücreleri bir çekirdek içermemesi nedeniyle omurgalı hayvanları arasında
benzersizdir. Aynı zamanda kırmızı kan hücrelerimiz mitokondri ya da diğer
hücresel organelleri içermez. Bartonella bakterileri böylece gezegendeki
herhangi bir hayvan hücresinin en çok hemoglobini içeren kırmızı kan
hücrelerine erişebilir. Özünde, onların kan
yiyen bakteriler olduklarını ve dünyanın en güçlü kanı oluşturan hayvan
türlerinde uzmanlaştıklarını söyleyebilirsiniz.
Bartonellaların, onların belirli memelilere
bulaşmasına izin veren spesifik plazmidleri yani DNA iplikçikleri grubu vardır
ve her bakteri türü, bir veya sınırlı bir memeli grubunu enfekte etme konusunda
uzmanlaşma eğilimi gösterir.
BARTONELLA HEME (HEMOGLOBİN) KULLANIMI
Kırmızı kan hücreleri yaklaşık dört
ay yaşıyor. Ömrünün sonuna ulaştıklarında, geri dönüşüm için dalak, karaciğer
ve kemik iliğine dağıtılırlar. Bunlar, bahsedildiği gibi, kan damarlarının
endotel tabakasını gibi Bartonella bakterilerinin ana konumlarıdır.
Bartonella bakterileri kan
dolaşımına salındığında ve kırmızı kan hücrelerini bulaştırdığında, yeni ve
eski kırmızı kan hücreleri arasında hiçbir ayırım yapmazlar. Geri dönüşüm için karaciğer,
dalak ve kemik iliğine taşınan eski kırmızı kan hücrelerinde çok sayıda bakteri
bulunur. Hücrelerin ayrışmasıyla, bakteriler demiri kullanırlar çünkü bu da
onların hayatta kalmaları için zaruridir.
Bartonellalar, kendi içinde
hemoglobini sentezleyemeyen az sayıdaki bakterilerden biridir ve heme
gereksinimleri, diğer iki heme aç bakteri olan Porphyromonas gingivalis'e göre
yaklaşık 100 kat daha yüksektir ve Haemophilus influenzae'ye göre 1000 kat daha
yüksektir.
Heme, bakteriler için bir demir
kaynağıdır ve ayrıca dış hücre zarı ile bağlandığında güçlü bir antioksidan
görevi görür. Bartonella bakterileri, hücrelerinin bir kısmını kırmızı kan
hücrelerine bağlayan , kan hücrelerini kendileri açan, hücrelerin içine girmelerine izin veren, moleküllerden heme
kırmak için hemoglobin moleküllerini aşındıran ve heme ayıran faktörleri ayıran
ihtiyaç duydukları besinleri alabilmeleri için parçalayan özel kısımlara
sahiptir.
Her bir insan eritrositinde yaklaşık 270
milyon hemoglobin biyomolekülü bulunur. Hepsinde demir yüksektir. Kırmızı kan
hücrelerinde yaklaşık 2,5 gram demir var, vücuttaki toplamın yüzde 65'i var.
Bakteriler en iyi kaynağı seçmişlerdir.
Enfekte olmuş kırmızı kan
hücrelerindeki bartonella bakterileri, hücrelerin hemoglobin moleküllerinden
heme yi yeterince kullanır, ancak
çoğunlukla hücreleri öldürmemek veya anemi üretmemek(çoğu durumda) için yeterli
olabilecek miktarda kullanır. Yaşlı kırmızı kan hücrelerindeki bartonella
organizmaları, geri dönüştürüldüklerinde, hücreler karaciğer, dalak ve kemik
iliğinde parçalandığında heme yi alırlar. Ve endotel hücrelerindeki bartonella
organizmaları enfekte olmuş endotel hücrelerinin yüzeyi boyunca yuvarlanan
PMN'lere (polymorphonuclear neutrophil) kırmızı kan hücreleri çekerek heme
biriktirir.
Aktive edilmiş
PMN'ler, enfekte endotel hücrelerinin yüzeyi üzerinde döndüklerinde, kırmızı
kan hücrelerindeki hemoglobini methemoglobine oksitlemektedir. Methemoglobin,
heme molekülündeki demirin Fe2 + yerine Fe3 + olduğu hemoglobinin değiştirilmiş
bir şeklidir. Bartonelloz semptomlarının bazıları aslında bu süreçten
kaynaklanmaktadır. Vücutta üretilen methemoglobin
miktarı meydana gelen iltihaplanma derecesi ile doğru orantılıdır. Üretilen
miktar, aynı zamanda, doğrudan bartonelloz görülen kişilerin semptomlarının
şiddeti ve derecesi ile orantılıdır. Normalde kandaki methemoglobin yüzdesi
sadece yüzde 1-2'dir. Bartonella
enfeksiyonu tarafından üretilen miktarlar gibi daha yüksek miktarlar, endişe,
baş ağrısı, efor azalışı, yorgunluk, konfüzyon, baş dönmesi, taşipne, çarpıntı,
nöbet ve aritmilere neden olabilir - tüm semptomlar bartonelloz ile
ilişkilidir.
Ancak bu bakteri tarafından
başlatılan işlem, endotele bağlı bartonellaların ihtiyaç duydukları kadar heme
kavuşması içindir. Endotel hücrelerinin yüzeyindeki aktive PMN'ler, endotel
hücrelerinin heme oksijenaz ve ferritin üretmesine neden olur. Balla ve ark.
(1993, 9289) yorumu, "Endotel heme oksijenazın methemoglobininin hızlı ve
dikkat çekici indüksiyonunun, methemoglobinden serbest heme salınması ve daha
sonra endotele katılmasını sağlayan hassas bir analiz olarak hizmet ettiğine
inanıyoruz". Methemoglobine maruz kalan endotel hücreleri, hücre içine
girdikten sonra vakuol ile kaplanmış bartonella organizmaları tarafından hem
heme hem de demiri alırlar.
Ek olarak, hücre içinde mevcut olmayan fakat kan
dolaşımında ekstraselüler olarak yaşayan bu bartonella bakterileri, daha fazla heme ihtiyacı olan bakteri
kolonileri için taşıma mekanizmaları olarak hareket ederek, noktadan
noktaya kadar serbest heme'yi süpürmektedir.
LENF NODÜLÜ, DALAK, KARACİĞER VE KEMİK
İLİĞİ İLİŞKİSİ
Bartonella bakterileri tipik olarak
vücudun dört parçasını işgal eder (vücudun endotelinin herhangi bir bölümünü
enfekte edebilirler): lenf nodları, dalak, karaciğer ve kemik iliği.
Bu organların hepsinde tipik olarak
granülomlar (dokunun kanserli olmayan iltihabı) oluşur. Özünde, bunlar
endotelde oluşturdukları hücresel vakuollerin( hücre içerisindeki boşluklar)
büyük formlarıdır. Onları organ invazomları olarak düşünebilirsiniz. Ve vakuollerin
yaptığı şeyleri de aynen yapar: granülomlar, vücudun ortadan kaldıramadığı bakterileri veya
diğer yabancı maddeleri kaplayan küçük nodüllerdir.
Bartonella'nın neden olduğu
granülomlar öncelikle karaciğer, dalak, lenf düğümleri ve kemik iliğinde
bulunur-ancak vücudun herhangi bir yerinde oluşabilir ve oluşmuş olabilir.
Literatürde, çeşitli adlardan herhangi biri denilebilir: vakuoller, nodüller,
lezyonlar veya granülomlar. Karaciğer dokusunda meydana gelenler mikroskobik
olma eğilimindedir, ancak bazı durumlarda karaciğer İsviçre peyniri görünümünü
alabilir.
Genellikle granülomlar, Bartonella
bakterileri, CD4 + T hücreleri (lenfositler), monosit türevi CD11b + hücreleri,
epitelyal hücreler ve endotel hücreleri içerir. Bartonellozun normal seyrinde, granülomlar altı
saat içinde oluşmaya başlar, enfeksiyondan yaklaşık 12 hafta sonra pik
yoğunluğa ulaşan boyut ve sayılarda büyümeye devam eder ve üç ila sekiz ay
sonrasına kadar herhangi bir yerden temizlenir.
Karaciğerdeki granülomlar ağırlıklı
olarak perivasküler bölgede, yani kan damarlarını çevreleyen alanlarda ve
intra-parankimal bölgede, aslında hepatositler arasında ve içinde bulunur. Bartonella bakterilerinin bu şekilde
karaciğere çekilmesinin nedenlerinden biri karaciğer hücrelerinin (hepatosit)
epitel hücresinin bir şekli olmasıdır. Bu, tüm karaciğerin kendisini
potansiyel bir yaşam alanı haline getirir ve o organ boyunca birçok granülom
oluşumunu açıklar. Ağır enfeksiyonlarda, çoğunlukla ağır immün yetmezliklerde,
granülomlar genellikle karaciğer
sinüslerine bitişik olarak birden fazla kan-dolu kistik bölümde gelişir. Buna
genellikle aşırı yüksek serum seviyelerinde VEGF (vascular endothelial growth
factor) eşlik eder.
Dalaktaki granülomlar karaciğerdeki granülomlara çok benzer,
genelde organın her yerinde bulunan mikroabselerdir. Bazı durumlarda,
granülomlar spontan dalak rüptürüne (yırtık) neden olacak kadar şiddetli
olabilir.
Genel olarak, her iki organın
mikroabseleri erken dönemde monositlerle çevrilidir. Ara lezyonlar, aslında
monositleri içerir. Geç lezyonlar az veya hiç içermez. Boşalma apsesi olan irin (cerahat), nerede
olursa olsun yaygındır.
Bu tip hepatosplenik tutuluma bazen şiddetli ateş ve
genellikle periumbilik(göbek çevresi) ve / veya üst çeyrek bölgede karın ağrısı eşlik eder. Kilo kaybı, titreme,
baş ağrısı ve miyalji de ortaya çıkabilir. Eritrosit sedimantasyon hızı
genellikle yüksektir. Karaciğer enzimleri genellikle normaldir. Beyaz kan
hücresi ve trombosit sayıları genellikle veya neredeyse normaldir.
Lenf düğümlerinde, bartonella
bakterileri öncelikli olarak kan damarlarının endotel dokularında, lenf
düğümlerinin sinüslerini astarlayan makrof hücrelerde, nodal germinal
merkezlerde, non-nekrotik inflamasyon bölgelerinde ve nekrozu genişleyen ve
cerahatleşen alanlarda bulunur. Endotel hücrelerinde normal vakuoller oluşur ve
bakterilerle doludur. Bazıları nekrotik dokularda ekstraselüler olarak var
olacaktır.
İlginçtir ki, CD34 + hücreleri, T
hücrelerinin lenf düğümlerine girmesi için gereklidir ve lenf düğümleri
içindeki endotel hücrelerinde yüksek oranda eksprese edilir. Enfekte CD34 +
hücreleri bu nedenle daima lenf düğümlerine ve sisteme girer ve bu bölgelerde
bakteri yayılımına izin verir.
Bazı bartonella enfeksiyonlarında,
özellikle B. henselae'de, lenf nodülleri bir kere enfekte olduğunda, nodüllerin
oldukça şiddetli şişmesi görülür. Granülomatöz lenfadenopati sıklıkla
süpürasyon ve nekroz ile oluşur. İçeri sızan kısım bakteri, çok sayıda B
hücresi, nötrofil ve makrofajdan oluşur. Bu ciddi lenf nodu genişlemesi
öncelikle B hücreleri başta olmak üzere lenfositlerin göç ve çoğalmasından
kaynaklanmaktadır. Lenf düğümleri, üç ila dört hafta içinde maksimum şişme
boyutuna erişir ve birkaç ay sürebilir.
Genelde granülomlar vücudun
gidermekte zorluk çektiği bakterileri içine alabilmek için oluşur.Orada
bakteriler kenetlenirken bağışıklık sistemi onları ortadan kaldırmaya
çalışır.Bartonella enfeksiyonu sırasında lenfte oluşan granülomlar, dendritik
hücreler ve makrofajlardan oluşan bir halka duvarı ile çevrilidir.Dendritik hücreler
doğal ve adaptif bağışıklık sistemleri arasında haberci hücreler görevi gören
benzersiz hücrelerdir.Başka bir deyişle, bakteriyel patojenlere odaklanırlar ve
özünde onları çözerler. Daha sonra, adaptif bağışıklık sistemine enfeksiyona
nasıl yanıt verileceğini bildiren antijenleri yapmaya başlarlar.
Bu belirli granülom türleri kemik iliğinde de bulunabilir. Özünde, kemik iliği, karaciğer
ve dalaktakilere benzer şekilde pek çok
küçük mikro apseler veya nodüller içerecektir. Bunlar kemiklerin her
tarafına yayılabilirler. Bu bölgelerden bazılarında kemiklerde sıklıkla ağrı
vardır. Kemik ağrısı, aslında, bartonella
enfeksiyonunun başlıca göstergelerinden biridir.
Her ne kadar her vakada mevcut
olmasa da, üst vücut ve yüzdeki makülopapüler bir döküntü (maculopapular
rash), kemik iliğindeki sıklıkla bartonella granülomlarıyla ilişkilidir.
Kemik iliğindeki granülomlar tipik olarak simit şeklinde halka şeklindeki
epiteliyoiddir. Fibrinöz dış halkalı, dev hücreler, karıştırılmış nötrofiller
ve eozinofiller vebartonella bakterileri içeren merkezi lipid vakuol (yağ
damlası) vardır.
* Buraya kadar Bartonella hakkında epey fikir edinmiş olmanız lazım.Çeviri benim için kolay olmadı, çok iddialı da değilim zaten, ama umarım anlaşılır olmuştur. Siz yine de mutlaka orjinalini edinip okuyun. Bundan sonraki kısımda bu bakteriden bitkisel yolla nasıl kurtulabilirizi aktaracağım.
Sevgiler
* Buraya kadar Bartonella hakkında epey fikir edinmiş olmanız lazım.Çeviri benim için kolay olmadı, çok iddialı da değilim zaten, ama umarım anlaşılır olmuştur. Siz yine de mutlaka orjinalini edinip okuyun. Bundan sonraki kısımda bu bakteriden bitkisel yolla nasıl kurtulabilirizi aktaracağım.
Sevgiler
bitkisel tedavisi nasıl
YanıtlaSilBartonella 2 başlıklı bir sonraki gönderide detaylı bir şekilde anlattım. Buhnerin önerdiği bitkiler ve temin edilebileceği noktaları bulabilirsiniz
Sil